“Olbers” Paradoksu…! (Olbers’ Paradox…!)

Olber's_Paradox  (Olbers’  Paradoksu. (Kaynak: Wikipedia)

 Alman  astronom Heinrich Wilhelm Olbers (1758-1840), “gökyüzü  neden  karanlık”  sorusunu  (bilim  zemininde) soran  ilk  kişidir…!  Daha  sonraki  dönemde   “karanlık gece  paradoksu”    veya  “Olbers  Paradoksu”  olarak  adlandırılan  bu   paradoks (zıtlık), sonsuz  büyük  ve  statik  evrende  gökyüzünün  geceleri  karanlık olmasının  yarattığı  çelişkiye  dikkat çekmekteydi…

“Büyük  Patlama” (Bg  Bang)  modeli  gibi, geceleri  gökyüzünün  karanlık  olması da  evrenin  statik-olmayışına  bir  kanıt  teşkil  etmektedir… Eğer  evren  statik (hareketsiz) ve  homojen  olsaydı,  ayrıca, sonsuz  sayıda  yıldızla  dolu  olsaydı, Dünyadan  hangi  istikamete  bakılırsa  bakılsın mutlka  parlak  bir  yıldıza (ışığına)  denk  gelinecekti…  Bu  durum  da  gökyüzünün geceleri ışıl ışıl  paramasını  sağlayacaktı…  Ancak  bu  durum, mevcut gerçek  gökyüzü  ile  uyuşmamakta…!

“Karanlık  gece”  paradoksunu,  Edward Robert  Harrison, 1987’de  yayımlanan  kitabına (A Riddle  of  the Universe)  konu  etti…  Bu  paradoksun  tarihi Kepler’e  kadar (1610)  uzanıyor… Ancak, 1823’te  astronom Heinrich Wilhelm  Olbers  tarafından tanımlandığı  için, “Olbers  Paradoksu”  olarak  anıldı…

Harrison’a  göre,  bu paradoksa   tatmin  edici  ilk  açıklamayı   Lord  Kelvin   1901’de  getirdi… 

Bu  paradoksa  göre, sonsuz  derecede  yaşlı  ve  statik  bir  evrende   sonsuz  sayıda  yıdızı  barındıran  bir  evren karanlık  yerine  aydınlık  olmalıydı…

Herne  kadar  kalın  bulutlar  ışığın  geçişini  engellese  de,  ışığı  absorblayarak  ısınacak  bulutların  sıcaklığı  yıldız  sıcaklığına  ulaştığında, aynı  miktarda   kendileri  ışık yaymaya  başlar… Bu durum  Kepler’e,  evrenin ve  yıldız  sayısının  sonlu olabileceğini  düşündürdü…

Şair  Edgar  Alan  Poe, gözlenebilen  evrenin  sonlu hacimde  olmasının  bu  paradoksu  açıklamak  için  yeterli  olacağını  ileri  sürdü… Evrenin sonlu  bir  yaşa  sahip  olduğu  ve ışık  hızının  da  bir  sınırı  mevcut olduğundan, evrenin  Dünyadan  gözlenebilen  bölümü  içindeki  yıldız  sayısının  da  sınırlı  olması  gerekir…  Bu  sınırlı  hacimdeki  yıldız  sayısı yeterince  düşük  olacağından, Dünyadan  bakan  bir  gözlmcinin bakacağı  her  istikametin  bir  yıldıza denk  gelmesi  mümkün  olamayacaktır…

Her şeye  rağmen,  Büyük  Patlama  teorisi  yeni  bir  paradoksu  beraberinde getirmektedir.  Kısaca,  evren,  Büyük  Patlamayı  takiben   ilk defa   olarak  “ışık-geçirgen” (transparent)  olduğunda   çok  daha  parlaktı…!   Bu  dönemde  evrenin  çok  yüksek  sıcaklığı  sebebiyle, gökyüzü   Güneşle  kıyaslanabilir  derecede  parlaktı…  Bu paradox,  Büyük  Patlamanın   evrenin  genişlemesini  de içermesi  ve yayımlanan ışığın kızılakayma sebebiyle  azalmasıyla  açıklanmaktadır… 

Big  Bang’in  yayımladığı  radyasyonun  aşırı  seviyeleri  kozmik  genleşme  sebebiyle  mikrodalga dalgaboylarına  (kızıla)  kaydı; kozmik  artalan  radyasyonunu  oluşturdu…

Bu  durum, Büyük  Patlamanın parlak  karakterine  rağmen, evrenin  büyük  bir  bölümünde nisbeten düşük  ışık  yoğunluğunun  mevcut  olmasını    açıklar…

Bu  kızıla  kayma  uzak  yıldızlardan  ve  kuasarlardan  gelen ışığı  da  etkiler; ancak,  bu etkilenme  sınırlıdır…  Büyük  Patlama  modeli   içindeki  kızıla  kayma, evren  sonsuz yaşta  olsa  bile,    gökyüzünün  gece  neden  karanlık  olduğunu  açıklar. 

Yararlanılan Kaynaklar:

http://en.wikipedia.org/wiki/Olbers’_paradox

http://www.universetoday.com/117284/why-is-space-black-2/

 

%d blogcu bunu beğendi: