Gezegen çarpışması (temsili)
(Kaynak: NASA/JPL-Caltech)
Bazılarının “Hindi” yediği, bizim gibi bazılarının da (yılbaşı gecesi) “Hindi-yeme” hayali kurmaya başladığı bu günlerde, “kötü-astronom” Phil Plait, syfy.com’da, Hindiyle ilişkilendirdiği bir yazı yazmış… Konusu “Hindi” (Pavo) takımyıldızıyla ilgili… Pavo (tavuskuşu, hindi), güney yarıküreden gözlenebilen bir takımyıldız…
HD 172555, Henry Draper Kataloğuna 172555. sırada kaydedilen yıldız… 20 milyon (yıl) yaşında, Güneşin iki katı kütleye sahip, 8000 derece yüzey sıcaklığında ve Güneşten çok daha parlak… 95 ışık yılı uzaklıkta olan bu yıldız çıplak gözle ancak görünebilmekte… “Beta Pictoris Moving Group” adı verilen, gezgin bir yıldız grubu içinde yer almakta… Güneş, 4.6 milyar (yıl) yaşıyla, bu yıldızdan 200 kat yaşlı…!
Bu yıldız grubuna adını veren Beta Pictoris’in etrafında, modern teleskoplarla kolayca görülebilen, büyük bir toz diskinin (dust belt) varlığı belirlenmişti… Bu diskin içinde dolanan bir gezegen de, ayrıca, belirlenmişti…
HD 172555 ve Beta Pictoris kütle, parlaklık, renk,… açısından denk görünen yıldızlar… Bu durumda, HD172555’in de etrafını saran bir toz diski mevcut olabilirmiydi…?
Hubble Uzay Teleskobunu kullanan astronomlar HD 172555’in çevresinde Beta Pictoris’teki kadar büyük bir madde diski belirleyemediler… Fakat, bu yıldız kendi tipindeki bir yıldız için çok fazla sayılacak miktarda kızılötesi (infrared) ışıma yapmaktaydı…! Bu durum ancak, etrafında sıcak ve tozlu disk bulunacak bir yıldızda karşılaşılabilecek bir durumdu… (Sıcak cisimler kızılötesi ışıma yapar…)
HD172555’in (olası) diskinin, belki küçük ve yıldızına daha yakın olduğundan, teleskoplarla görülmesi zor olabilirdi…!
Astronomlar bu defa, kızılötesi ışıma gözlemi için daha uygun olan, ışığı tayfına ve renklerine ayırabilen, böylece, ışıma yapan maddenin kompozisyonunu da belirlemeyi mümkün kılan, Spitzer Uzay Teleskobunu kullandılar…
Yapılan bu gözlemlerde, Güneş Sistemiyle kıyaslandığında, Jüpiter ile Satürnün arasına denk gelen bölgesinde mikron büyüklüğünde (insan saçının kalınlığının yüzde biri) tozlardan oluşan bir kuşağın varlığını belirlediler… Silisçe zengin olan ve miktarının 1020 kilogram kadar olduğu hesaplanan (200 kilometre genişliğinde bir asteroid kadar…) bu toz yüksek sıcaklığa maruz kalınan bir olay esnasında meydana gelmiş olmalıydı…!
Yapılan gözlemlerde, 100 mikron gibi daha büyük taneli ve kütlesi 1023 kilogram kadar (Ay’ın kütlesinden daha büyük…) olarak hesaplanan ikinci bir toz kuşağının varlığı da belirlendi…
Bu ince ve daha kalın toz kuşakları aynı olay/gök cismi sebebiyle meydana gelmiş olmalıydı… Bu, ne olabilirdi…?
Astronomlar ayrıca, bu ortamda, 1022 Kilogram toplam kütlede, (donmuş) Silikon Monoksit ( SiO ) gazının varlığını da belirlediler…! Orada mevcut olmaması gereken, çok büyük miktarda bir gaz…!
Bu tip bir gaz, kayalık bir gövdenin çok yüksek bir sıcaklığa maruz kalması sonucu ortaya çıkabilirdi… Ve, çok uzun bir süre önce, soğuyarak katılaşmış olmalıydı…! Yine de, bu süre 100 000 yıldan daha uzun bir süre olamazdı…
Yıldız HD 172555’in yörüngesinde meydana gelen gezegenler seviyesinde gerçekleşebilecek bu olay, yüksek sıcaklık ortamında oluşan, yüksek miktarda birikintinin (debris) oluşmasına yol açmıştı…!
Astronomlar, 20 milyon yıl yaşındaki bir yıldızın etrafında oluşacak gezegenlerin henüz tam olarak kararlı yörüngelere yerleşemeyeceğini, bu sebeple, gezegenler-arası karşılaşmaların (önüne çıkmaların) yaygın bir olay olacağını, bu durumda gezegen çarpışmalarının da mümkün olacağını söylüyor…!
Yapılan gözlemlerden toplanan verinin analizi, sonuç olarak, 100 000 yıl kadar önce, bu yıldızın yörüngesinde gezegen-büyüklüğündeki iki gök cisminin çarpışmış olduğunu söylemekte…!
Gezegen bilimciler, Dünyanın Ay’ının da, 3-4 milyar yıl kadar önce meydana gelen Dünya-Theia (yok olmuş bir başka gezegen) çarpışması sonunda ortaya çıktığını söylemekte…
Kısaca, Hindi takımyıldızında gerçekleşen bu olay kızarmış bir Hindinin başına gelenden çok daha şiddetli…
Astronomlar, yüz ışık yılı kadar uzaklıktaki iki yıldız sisteminde (Güneş ve HD172555) bu olayın iki defa meydana geldiği dikkate alındığında, eni yüz bin ışık yılı kadar olan Samanyolu Gökadasında bu olayın çok daha sık karşılaşılacak bir durum olması gerektiğini düşünüyor…
Benzer bir olayın Güneş Sisteminde yaşamın ortaya çıkmasından sonra tekrar meydana gelmemiş olması insanlık için büyük bir şans…
Ne diyelim… “Yiyecek Hindileri varmış”…!
Yararlanılan Kaynaklar: