Hubble ile zamanda geriye bakış.
(Kaynak: hubblesite.org)
Güneşe baktığımızda, gerçekte, Güneşten bize o anda ulaşmış olan ışığı görürüz. Güneşin bizim hemen yanımızda olmadığını, hatırı sayılır bir mesafe (1 AU, 150 milyon kilometre kadar) uzakta olduğunu bilirsek, yola çıkan bu ışığın gözümüze ulaşabilmesi için, yine, hatırı sayılır bir zamanın geçmesi gerektiğini anlarız. Bu süre sekiz dakikadan birazcık fazla bir süre !
Şüphesiz, Güneş ışığının bize ulaşabilmesi için bu kadarlık bir zaman gerektiğini, Güneşin Dünyaya uzaklık bilgisine önceden sahip olarak, bilmekteyiz !
Bu uzaklık bilgisi bizi şu noktaya götürmekte; biraz, ‘keyif kaçırıcı’ bir noktaya ! Gerçekte, gördüğümüz her şeyin bir ‘hayal’ olduğu noktasına !
Astronomi ortamında sıkça verilen bir örnektir: Gündüz ortamındayken, Güneş aniden yok olacak olsa, ancak, sekiz dakika sonra farkederdik ! (Şüphesiz, bu yok olmanın, ışığın kaybolmasının dışında başka etkileri de olacak olsa da, sonuç değişmezdi; tüm etkiler ışık hızıyla yol alacağı için.
Yeterince uzaktaki gök cisimlerine bakıldığında, ‘hayal görme’ gerçeği daha da belirgin olmakta. Beş ışık yılı uzaklıktaki bir yıldıza-bir şekilde-baktığımızda, onun beş yıl önceki halini görürüz. Bu gök cismi bugün patlamış olsa, bunu ancak beş yıl sonra farkedebiliriz !
Çıplak gözle gözlenebilen en uzak yıldızlardan biri Cassiopeia Takımyıldızı içinde. Bu yıldızın ışığının bize ulaşabilmesi için 4000 yıl geçmesi gerekli.
Bu gibi gözlemler güçlü teleskoplarla gerçekleştirildiğinde, bu zaman farkı katlanarak büyür. Bugün, 13.4 milyar ışık-yılı uzaktaki gökadaların varlığı, gerçekleştirilen gözlemlerle, bilinmekte. (Dünya, onların varoluşundan çok çok sonra ortaya çıktı !)
Rahmetli Attila İlhan, bu ‘ çok uzak yıldızlar’ üzerine şiir yazsaydı, herhalde, ‘…zaten yoktular’ derdi !
Evrenin sadece bir bölümü gözlenebilmekte. Mevcut teknolojilerle, bu ‘gözlenebilir’ evren-bölümünün sadece yüzde onunun gözlenmesi mümkün olmakta. Gözlenebilir evrendeki cisimlerin ışığı o kadar sönük ki, bunların ancak Hubble Uzay Teleskobu gibi yüksek teknoloji kullanan ekipmanla belirlenmeleri mümkün olabilmekte.
Buraya kadar anlatılanlar bir çok astronomi-ilişkili kaynakta bulunabilecek bilgiler. Bu noktada, zihnimizdeki soruların tamamı cevaplanmış oldu mu ? Hayır !
Cevaplanması gereken başka temel bir soru, ‘gözlediğimiz cismin o kadar uzakta olduğunu nasıl biliyoruz ?’ Bu sorunun cevabı, herhalde, ‘kaç vakittir yolda olduğunu’ ‘ışığa sorarak’ alınamaz. En azından, şimdilik böyle. (Bir gün, ışığa soru sorularak bazı cevapların alınabileceği günler de gelebilir !)
Bu sorunun cevabını, SETI astronomlarından Michael Busch, 4 Mayıs 2016’da, şöyle vermişti : Evrendeki gök cisimlerinin uzaklığını ölçmek için pek çok yöntem (teknik) kullanılmakta. Bunlardan en eski olanı, çıplak gözle görülebilenler için, paralaks yönteminin kullanılması. Bu gök cisminin aradaki mesafesi bilinen iki farklı noktadan gözlendiğinde, konumları arasındaki açısal farkın ölçülerek. (Yunan astronom Hipparcus, Milattan Önce 150’de, Ay’ın Dünyadan uzaklığını bu yöntemi kullanarak, (%7) hatayla hesaplamıştı !) Venüsün Dünyadan uzaklığı da, 18. yüzyılda, bu gök cisminin Güneşin önünden geçişinin Dünyanın birbirinden uzak yerlerinden gerçekleştirilen gözlemlerle ve %1 hata payıyla hesaplanmıştı. Samanyolunun pekçok bölgesindeki yıldızın uzaklığı, bu yöntem kullanılarak, yeterli doğrulukla ölçülebilmekte / hesaplanabilmekte.
Güneş sistemi içindeki uzay cisimlerinin uzaklıkları ise, lazerle-ölçme sistemleriyle veya araç göndererek, paralaks ölçümlerinden çok daha hassas bir şekilde gerçekleştirilebilmekte. Güneş sisteminin ötesindeki gök cisimlerinin mesafe ölçümlerinde ‘ışığı değişken yıldızlar’ (Cepheids) referans olarak alınmakta. Bu yıldızların ‘mutlak parlaklığı’ ile ışığının titreşim periyodu arasında uyumlu bir ilişki olduğu bilinmekte. Bu yıldızların paralaks ölçümleriyle de mutlak parlaklığının kalibresi gerçekleştirilmekte. Daha sonraki aşamada, Cepheids yıldızının görünen parlaklığı ve ışığının değişim periyodu ölçülerek, bu yıldızın ne kadar uzakta olduğu belirlenmekte. Astronom Busch, bu yöntem kullanılarak, birçok gökadanın uzaklığının belirlendiğini söylüyor.
Peki, Cepheids yıldızları gözlenemeyecek kadar uzaktaki gökadalar ne yapılacak ?
Bu durumda, Tip 1a Süpernovalar ‘standart kandil’ (parlaklığı standart olan ışık kaynağı) olarak kullanılmakta. Astronom Busch, Tip 1a Süpernovaların gözlenebilir evrenin geniş bir bölgesinde mevcut olduğunu söylüyor.
Sonuç olarak, astronomlar gözlenen çok-uzak gök cisimlerinin uzaklıklarını, belirli bir hassasiyetle, ölçebilmekte / hesaplayabilmekte. Işık hızı, bir taraftan uzayda mesafe ölçüsü iken, diğer taraftan da zamanın ölçüsü.
Zamanda ne kadar geriye gidilebildiğinin ölçüsü…!
Yararlanılan Kaynaklar:
https://curiosity.com/topics/looking-into-space-is-looking-back-in-time-curiosity/
https://spaceplace.nasa.gov/review/dr-marc-technology/hubble.html
https://www.quora.com/How-can-we-see-back-in-time-when-we-look-into-deep-space
(Bugünün seçimi)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.