Pilatus PC-12 (temsili)
(Kaynak: Shutterstock)
Meydana gelen bu kazada nelerin olup bittiğini, Stephen Pope’nin, flyingman.com’da, 2 Aralık 2014’te yayımlanan yazısından öğrenmiştik. Bu kazada, uçakta bulunan altı kişi hayatını kaybetmişti…
Boeing Firmasının B777X medeli yeni uçağına uyguladığı yapısal-dayanım (basınçlandırma) testi esnasında parçalanmış olması, sivil havacılık dünyasında, biraz, bomba etkisi yaptı. Bu başarısız-test üzerine gerek dış ve gerek iç basında çeşitli yazılar / görüşler yayımlandı. Bunlar içinde, ‘uçakların, gerçekte hiçbir zaman karşılaşmayacakları, ağır yapısal-zorlanma şartlarında test edildiklerini ileri sürenler dahi oldu !
Gerçi, B777X testiyle ilgili, özellikle, yabancı kaynaklı yazılarda, gerçekleştirilen bu testlerde, uçakların hangi yapısal zorlanma limitleriyle test edildiği (uçakların hangi limitler dahilinde zorlandığı) açıklanmıştı. Uçaklara, uygulanan yapısal zorlanma testleri kapsamında ve bu testlerin son aşaması olarak, uçakların kanatlarının dayanabileceği maksimum zorlanmayı ölçebilmek için, bu kanatlar kırılıncaya kadar zorlanabilmekte. Boeing’in uyguladığı bu testlerin örnekleri You Tube ortamında da mevcut… Bu gibi ‘maksimum dayanım’ testleri, göründüğü kadarıyla, yanılgılara da yol açabilmekte.
Uçaklar, gerçek uçuş şartlarında ne kadar zorlanabilir. Yani, kendi yapısını hangi oranda zorlayacak aerodinamik, atmosfer, diğer… şartlarla karşılaşabilir ?
2012’de meydana gelen PC-12 kazası bu soruya ‘unutulamayacak’ bir cevap vermişti ! Bu kaza, çok yoğun fırtına bulutlarının mevcut olduğu bir bölge yakınında meydana gelmişti. Acaba, uçağın havada parçalanmasına bu bulut ortamındaki çok şiddetli rüzgar mı sebep olmuştu ?
NTSB’nin (National Transportation Safety Board) bu kazanın incelenmesine yönelik sonuç raporu Aralık 2014’te yayımlanmıştı. NTSB, incelemeleri sonunda, Florida Hava Sahasında meydana gelen bu kazanın aşağıdaki süreçte gerçekleşmiş olduğunu söyledi:
- Pilot, kaza öncesinde, uçak otopilot IMC modunda, kendisine tahsis edilen FL 260’a (26,000 feet) tırmanmaktaydı.
- Pilot, FL 250’ye tırmanırken, pervane buzlanma önleme sistemini çalıştırdı.
- Bölgede uçan başka bir pilot, FL 260’ta hafif buzlanma olduğunu duyurdu.
- Pilot, aldığı bu haberden fazla endişelenmedi ve kanatlardaki buz giderme sistemini (boots) çalıştırmadı.
- Bir dakika kadar sonra, Hava Trafik Kontrolu (ATC), PC-12’ye, fırtına bulutundan kaçınabilmesi için sağa sapmasını bildirdi. Bu bulutlar henüz, yeteri kadar uzaktaydı.
- Pilotun yön değiştirmek için sağa yatışı başlatmasının 4. Saniyesinde, hızı 109 knots ve 25 derece yatışta iken, otopilot-bilinmeyen bir sebeple-devreden çıktı.
- Bu anda uçak sağa yatışına devam etti, yükseklik kaybetti ve yatışı 50 dereceye ulaştı.
- Pilotun bu anda, uçağı düz uçuşa geçirmek üzere müdahale etmesi gerekirken, pilot devreden çıkan otopilotu test etmeye çalıştı. Otopilot testten geçti.
- Ancak, bu anda, uçak, 75 derece burun aşağı konuma gelinceye kadar yatışını ve dalışını sürdürdü. Uçuş hızı 335 ktas’a ulaştı. Erişilen bu hız, uçağın izin verilen ‘manevra hızı’nın (yapısal limit hızının) 110 kias üzerindeydi.
- Pilot, uçağın yüksekliğinin 16,000 fite azaldığını farkedince, uçağı dalıştan çıkarabilmek için lövyeye asıldı. Ancak, uçak bu kumandaya uyarken, yapısal limit aşıldığından her iki kanadı da koptu !
- Aerodinamik veri araştırması sonunda, uçağın stol (stall) olmadığı, stol ikaz sisteminin aktive olmadığı, buzlanmanın da bu kazaya katkıda bulunmadığı belirlendi.
- Pilotun uçuş yetkisi araştırıldığında, yasal gerekleri, minimum sınırlarda da olsa, karşıladığı anlaşıldı.
- Pilot bu açağı beş hafta önce satın almıştı. Pilot, son yedi yıllık döneminde, türboprop bir uçakta, ‘uçağı bizzat kullanan’ (PIC) statüsünde uçmamıştı. Son yedi yılda, gerçek IMC (sadece göstergelere dayalı, görmeyerek uçuş) şartlarında uçuşu (tecrübesi) de yoktu.
- Pilot, bu uçakla uçabilmek için simülatör eğitimi almıştı, bu eğitimi ek eğitim görerek tamamlayabilmişti.
- Yine de, pilot, bu kazadan önce bu uçakla 14 saat uçabilmişti; toplam uçuşu 750 saatti.
NTSB, raporunda, pilotun tecrübe eksikliği sebebiyle, uçağı anormal durumdan çıkarmak yerine otopilotu test etmeye kalkmasının, uçağın kontrollu uçuştan ayrılmasına sebep olmuş olduğu vurgulandı.
Sonuç olarak, uçaklar sadece yer testlerinde parçalanmaz. Havada da parçalanabilir.
Satıcıları ne derse desin, uçaklar hiçbir zaman ‘kaza yaşamayacak’ olarak tasarlanmaz. Sadece, tasarımda, ölümlü-kaza (catastrophic failure) meydana gelme olasılığı, (10 milyon uçuş saatinde bir adet gibi) belirli bir sınırın (limitin) üstünde gerçekleşmeyecek şekilde tasarlanır.
Uçakların, tasarımda şart koşulan bu sınırlara ne kadar yaklaştığı hususu ise, meydana gelen kazalardan anlaşılabilir.
2018’de ve 2019’da yaşanan ve birbiri ile çok ilişkili görünen İki Boeing 737-800MAX kazası bu tasarım limitlerine ne seviyede uyulabildiğinin bir göstergesi !
Atalarımız, ‘anlayana sivrisinek saz’…demiş !
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.flyingmag.com/technique/accidents/pilatus-pc-12-crash-ntsb-points-surprising-cause/
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.