Gözlenebilir evrenin logaritmik haritası.
(Kaynak: By Pablo Carlos Budassi – Own work, CC BY-SA 4.0, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=74584660; universetoday.com)
Bu konu zaman zaman gündeme gelmekte…
Even Gough, 10 Mart 2020’de, universetoday.com’da yayımlanan yazısında, bu konudaki son araştırmaları özetledi.
Yaşamın inşa blokları, doğru şartlar oluştuğunda ve kendiliğinden asamble olabilmekte. Buna ‘kendiliğinden oluşma’ (spontaneously assemble, abiogenesis) adı verildi.
Yine de, bunun ne kadar sıklıkla ve nasıl oluştuğu hususu, bilim insanları tarafından, henüz yeterince aydınlatılamadı.
Tokyo Üniversitesinde astronomi profesörü olan Tomonori Totani, ‘Şişen evrende yaşamın ortaya çıkışı’ (Emergence of life in an inflationary universe) başlıklı makalesinde, evrenin şişmesi ve boyutunun yanında, nükleotid (nucleotides) zincirlerinin kendi-kendini kopyalayabilmesi için ne kadar zaman gerektiğini (expect a self-replicating activity) araştırmış.
RNA (ribonucleic acid) hücre kopyalamasını (üremesini) sağlarken, DNA bireysel yaşam formlarının şekillenmesinde uyulması gereken kuralları ortaya koyar. DNA, RNA’dan çok daha karmaşık bir yapı iken, RNA da, gök cisimlerinde / uzay ortamında belirlenen kimyasallardan /moleküllerden çok daha karmaşıktır. Yine de, DNA’ya kıyasla, RNA’nın daha basit moleküllerden oluşmuş olması uzayda ortaya çıkma / oluşma olasılığını artırır.
RNA, DNA kopyalamasında dizilim sıralamasını belirler; düzenler. Buna RNA-Temelli entim adı verildi. RNA, Darvin’in doğal seçilimini uygularken, kalıtımla geçebilen bir özellik.
RNA, nükletid adı verilen bir kimyasallar zinciri. Bazı araştırmacılar, yaşam denilen kendi-kendini kopyalayabilme (self-replicating) davranışının başlayabilmesi için, nükleotid’lerin 40-100 nükleotid uzunluğunda olması gerektiğini söylemekte.
Nükleotidlerin bu zinciri oluşturabilmeleri için belirli bir süre gerekmekte. Şüphesiz, ‘evrende bu süreç için yeterli zaman geçti mi’ sorusu akla gelse de, bu sürenin, en azından Samanyolu gökadası için, geçtiği / sağlandığı söylenebilir. Aksi doğru olsaydı, bu yazı yazılamazdı; okunamazdı !
Totani, çağdaş kozmolojiye göre, evrenin ‘gözlenebilir evrenin’ çok ötesine şiştiği hesaplanmakta. Bu büyük hacim dikkate alındığında, yaşamın başka yerlerde de ortaya çıkmış olma şansının arttığını söyledi. Gözlenebilir evrende on sextillion; 10^22 (on üzeri yirmiiki) yıldız mevcutken, tüm evrende yüz sextillion; 10^100 (on üzeri yüz) kadar yıldızın mevcut olabileceği hesaplanmakta.
Totani, olasılık çok düşük olsa da, ‘abiyogenez’in (kendiliğinden doğum; abiogenesis) başka bir yerde de oluşmuş olmasını mümkün görüyor.
Evrenin oluşum süreci.
(Kaynak: NASA/WMAP Science Team – Original version: NASA; modified by Cherkash, Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=11885244)
Totani’ye göre, gözlenebilir evrendeki madde miktarı, 20 nükleotid uzunluğunda bir RNA üretmek için yeterli olabilir. Bu sayı, 40 veya 100 nükleotid uzunluklarının gerisinde kalmakta. Fakat, evrenin başlangıçtaki hızlı şişmesi sebebiyle, o uzakta kalan bölgelerin ışığının bize ulaşması mümkün olamadı. Kısaca, evrenin gözlenemeyen bölgesindeki madde miktarı, gözlenebilen bölgesindekinden çok daha fazla. Bu durum, abiyogenez bir yaşamın başlayabilmesi olası görünmekte.
Totani, yine de, evrende nükleotidleri daha kısa polimerize edecek bir başka mekanizmanın mevcut olabileceğini söyledi.
Sonuç olarak, yeni araştırmalarla evrende (en azından Samanyolu’nda) başka yaşam bulma umudu korunurken, yeni araştırma bulguları bu umudun her geçen gün biraz daha zayıflamasına yol açmakta.
Yararlanılan Kaynak:
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.