Rus mineroloji uzmanı Leonid Kulik tarafından 1936’da çekilen fotoğraf.
(Kaynak: Sovfoto/Universal Images Group; Getty Images; livescience.com)
Tunguska olayı, yaklaşık 112 yıldır, astronomi dünyasında tekrar tekrar hatırlanan bir olay…
Bu olay, 1908 yılında Sibirya’nın Tunguska bölgesinde, Taiga Ormanı üzerinde meydana gelmişti.
Kısaca, bir asteroid kalıntısı mı, yoksa bir kuyrukluyıldız kalıntısı mı olduğu hala anlaşılamayan bir gök cismi, sebep olduğu şuk dalgasıyla, bölgedeki büyük bir ağaç kitlesini yerle bir etmiş, sonra da, ‘sırra kadem basmıştı’…!
Mindy Weisberger, livescience.com’da 27 Mayıs 2020’de yayımlanan haberinde, bu konudaki bir gelişmeyi duyurdu.
‘Tunguska Olayı’ (Tunguska Event) olarak adlandırılan bu olayda, yere çarpmadan parçalanan bir gök cisminin yol açtığı şok dalgasının, 2000 kilometre-karelik bir alanda, 80 milyon ağaçı yere serdiği söylendi. (Atmosferde, hatta uzay ortamında, yüksek hızla hareket eden cisimlerin önünde sıkışan hava (ortam maddesi) yerdekiler tarafından işitilebilen ve basıncı hissedilebilen bir şok dalgasına (ses patlaması; soic boom) sebep olur. Bu şok dalgası, gücüne de bağlı olarak, insanları/hayvanları korkutmaktan başlayarak, pencere kırılmasına, bina duvarlarının yıkılmasına, çok daha güçlü ise, Tunguska Olayına sebep olabilir.)
Bu gök cisminin bölgede bir krater açmamış olması, araştırmacılar tarafından, onun yere çarpmadığının kanıtı olarak gösterildi. Acak, yine de, eksik kalan bir şey vardı: Bu gök cismi yere yakın bir yükseklikte parçalandıyda, etrafa parçalarının saçılmış olması gerekirdi. (Belki, küçük kraterlerle birlikte…)
Bu olay, astronomlar arasında, günümüze kadar, bir bilinmeyen olarak kaldı.
Yeni bir araştırma grubu bu bilinmeyene bir açıklama getirdiğini düşünüyor. Demir içeren bir göktaşı, Dünyaya yeterince yakından geçerek, bu ağaçları deviren şok dalgasına sebep olmuş olabilir. Dünyaya çarpmayan bu gök cismi, atmosferde sekerek, yoluna devam etti. (Gök cisimlerinin hızı yeterince büyükse, Dünyaya ne kadar yaklaşırlarsa yaklaşsınlar, Dünyaya çarpmadan yollarına devam edebilirler. Güneş tarafından yutulmadan yollarına devam eden kuyruklu yıldızlar gibi…)
30 Haziran 1908’de meydana gelen bu olaya 40-50 km kadar uzakta olarak tanık olan bazı gözlemciler, havanın aniden, üzerindeki gömleği kayacak kadar ısındığını ileri sürmüş. Bu konuyu araştıran ekipten Vladimir Pariev (P. N. Lebedev Physical Institute; Russian Academy of Sciences ; Moskova) böyle söylüyor.
BBC’nin bu olayla ilgili verdiği haberde, 60 km uzaktaki bir kasabada yaşayanların, gökte bir dakika kadar bir süreyle gözlenen çok parlak ve beyaz bir ışığı takiben, meydana gelen bir patlamanın pencere çamlarını kırdığını söylediğini duyurmuştu. Bilim insanları, meydana gelen bu patlamayla açığa çıkan enerjinin 1945’te, Hiroshima’ya atılan atom bombasının enerjisinin 185 katı kadar olduğunu hesaplamışlardı.
Bu patlamanın sebebi / kaynağı araştırılırken, bir Kara Deliğin Dünyaya çarpmış olma olasılığı dahi değerlendirilmişti !
Bugüne kadar yapılan açıklamalardan en fazla kabul göreni, yeryüzünün 5-10 km kadar yukarısında parçalanan bir göktaşı veya kuyruklu yıldız olasılığıydı. Ancak, böyle bir patlamanın, 2013’te, Chelyabinsk göklerinde patlayan göktaşının etrafa saçılan parçaları gibi, yerde kalıntılara sebep olmuş olmalıydı.
Bu gök taşının, parçalanabilir bir kayalık yapı yerine demir cevherinden oluşmuş bir cisim olması halinde, durum farklı olurdu. (Uzayda, büyük oranda demir ve nikel içeren göktaşları, hatta, asteroidlerin mevcut olduğu bilinmekte. Asteroid Pallas bunlardan biri.
Gezegenbilimciler, bu tip gök cisimlerinin, gezegen oluşum sürecinde, yoğunluğu itibariyle, merkezinde toplanan, demir gibi, ağır metallerin, bu gezegenimsilerin-bir şekilde- parçalanması sonunda etrafa saçılarak, Dünyaya da ulaşabildiğini söylüyor.
Araştırmacılar, gerçekleştirdikleri simülasyonlarla, boyu 100 metre kadar olan ve bolca demir içeren göktaşlarının, fazla parçalanmadan Dünya atmosferinden transit geçebileceğini hesapladı.
Araştırmacılar, Tunguska olayına yol açan bu gök cisminin boyunun 100-200 metre kadar , hızının da saatte 72,000 km kadar olması gerektiği sonucuna vardılar.
Bu patlamanın kalıntısı olarak, yer yüzüne demir-oksit olarak yağacak demir tozunun ise, yeryüzündekinden ayırdedilmesi neredeyse olanaksız olurdu.
Bu gök cisminin atmosferi delip uzaklaşabilmesi için, atmosfere 9-12 derece gibi, oldukça küçük bir açıyla dalmış olmalıydı.
Ancak, bu araştırma ekibinde yer almayan Prof. Mark Boskough (University of New Mexico; physicist with Los Alamos National Laboratory; ABD), böyle küçük bir açıyla dalışın bu boyutta bir şok dalgası etkisine yol açamayacağını, devrilen ağaçların gösterdiği paternin, bir sonik-patlama’dan ziyade, bir klasik patlama etkisini düşündürdüğünü söyledi.
Sonuç olarak, Tunguska Olayı, daha uzun yıllar astronomları meşgul edecek gibi görünüyor.
Kimse, bilim insanının ‘pes etmesini’ beklememeli…!
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.livescience.com/tunguska-impact-explained.html
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.