Oumuamua (temsili)
(Kaynak: Getty Images; LiveScience.com)
İnsanlığın ‘öte-insanlarla’ (aliens) iletişim kurma umudu devam ediyor; uzay araştırmalarının arkasındaki ana dürtü de bu. İyi ki bu dürtü devletleri yönetenlerde de mevcut; araştırmalar için kaynak bu sayede sağlanabilmekte…
Adı söylenmesi zor olan ve Hawaii yerlilerinin atalarından alınan ‘Oumuamua’ bir, süre daha, ışıkları üzerine çekecek gibi görünüyor. Keşke biraz daha yavaş olabilseydi… Bizler tam da ‘karpuz kesmeye’ hazırlanırken, bir daha dönmemek üzere geçip gitti. Doğru dürüst bir fotoğrafı dahi çekilemedi…!
Ancak, bilim insanları bu gök cisminin peşini kolay bırakmayacak gibi görünmekte. Üzerinde varlığı belirlenen ‘hidrojen buzu’ araştırmaların ve tartışmaların da odak noktasını oluşturmakta.
Rafi Letzer, LiveScience.com’da, 19 Ağustos 2020’de yayımlanan haberinde, bu gök cismi üzerine yapılan son araştırmaları özetledi.
Oumuamua, hakkında bu sitede zaman zaman bilgiler verdiğimiz ve Güneş Sistemi dışından geldiği ileri sürülen, son yılların en ilgi çeken, gök cismi. Yörüngesinin Güneş Sistemi düzlemiyle yaptığı açı ve çok yüksek yörünge hızı, onun bir ‘misafir’ olduğunu düşünmek için yeterliydi. Söylendiği gibi, ‘geldikleri gibi giderlerdi’… ve de gitti… (Şüphesiz, henüz Güneş Sistemi içinde yol almakta, ancak, halen, bilimsel değeri olacak bir gözlem için fazlasıyla uzaklaşmış durumda… Olasılık zayıf olsa da, Güneş Sistemi içinde sürdüreceği bu yolculuğu esnasında yeterince büyük bir başka gök cismiyle çarpışırsa, Sistemin dışına da çıkamayabilir. Yine de, bir olasılık olmakla birlikte, bunun, çok çok düşük bir olasılık olduğunu söylemek mümkün…Voyager araçlarını yöneten bilim insanları Güneş Sisteminin maddi sınırının Oort Bulutu olduğu gerçeğini kabul etmeseler de !)
Güneş Sisteminde yol aldığı 2018’de farkedilen bu gök cismi gelişmiş bir (alien) teknoloji ürünü olabilir miydi ? Gerçekleştirilen yeni bir araştırmada, bu gök cisminin belirlenen bu yüksek hıza nasıl ulaşabilmiş olduğu tekrar sorgulandı.
Olası cevaplardan biri, bu aracın, ‘uzaylı’ (alien) teknolojisi ürünü bir itki sistemine sahip olmuş olabileceğiydi. Takla atışına bakılırsa, arızalanmış olmalıydı ! Harward Üniversitesi profesörlerinden Avi Leob, onun bir ‘ışık yelkeni’ ile hızlandırılmış olabileceğini ileri sürdü. (Işık yelkeni, halen, Gezegenler Derneğinin (Planetary Society; ABD) Dünya yörüngesinde uçuş testleri yapmakta olduğu bir itki sistemi araştırma sahası. Üzerinde çalışılan bu teknolojide, Güneş rüzgarlarının itiş kuvvetini kullanarak yolculuk hedeflenmekte… Başka bir proje kapsamında da, aynı teknoloji kullanılarak, en yakın yıldız olan Proxima Centauri’ye de yolculuk hedeflenmekte…)
Ancak, ‘ayağı biraz daha sert zemine basan’ birçok başka bilim insanı, bu gök cisminin bu hıza doğal yollarla; hidrojen püskürmesiyle ulaşmış olduğu görüşünde. Bu gök cisminde varlığı belirlenen katı hidrojen, yıldız ışığı ile açığa çıkan (buharlaşan) ve optik aletlerle gözlenemeyecek haldeki, püsküreceği hidrojen gazının sağlayacağı itki ile hız kazanabilir.
(Tabi, aynı anda, bu gök cisminde ortaya çıkan itkinin onu belirli bir doğrultuda ve kararlı olarak ‘iteklemesi’ gerekecek; ayrıca, gerekecek bazı durumlarda, küçük yan-dengeleme jetleriyle… Yine de, bu gök cisminin yoluna takla atarak devam ettiğinin belirlenmiş olması bu hipotezi ‘hafiften’ sarsmakta !)
Ancak, Loeb ve Thiem Hoang (Korea Astronomy and Space Science Institute) hidrojenle-itki hipotezinin, gerçekçi dünyada, pek de geçerli olamayacağını söylüyor.
Oumuamua, bir kuyruklu yıldız (kütlesi) gibi buzlu bir yapıda olmasına rağmen, Güneşe yaklaşırken, kuyruklu yıldızlarda görmeye alışık olduğumuz ‘kuyruk oluşturma’ davranışını göstermemişti ! (Belki de, ait olduğu yıldızdan ancak, kuyruğunu orada bırakarak, kaçabilmişti; kertenkele gibi !)
İşin şakası bir tarafa, astrofizikçi ve katı hidrojen hipotezinin yazarı Darryl Seligman (University of Chicago) ve araştırma arkadaşı Gregory Laughlin (Yale Üniversitesi), halen, daha da hızlandığı ölçülen, 400-800 metre boydaki bu gök cisminin, üzerinde bolca bulunan hidrojen buzunun oluşabilmesi için, bu gök cisminin, hidrojen gazının donabilmesi için gerekli olan, en az (-) 259.14 santigrad derecelik soğuk bir ortamda oluşmuş olması gerektiğini söyledi.
Ancak, Hoang ve Loeb, hidrojen-hipotezinin problemli olduğunu düşünüyor. Onlara göre, uzayın en soğuk ortamlarında bile, yıldız ışığı (ışını) oluşacak hidrojen buzu taneciklerini eritmeye yetecektir; dolayısıyla, bu büyüklükte hidrojen buzu-kütlesi oluşamaz. Bir şekilde oluşabilecek kütleler de, milyonlarca yıl sürecek uzay yolculukları esnasında buharlaşarak yok olacaklardır…
Seligman da, Loeb’i destekleyerek, hidrojen-buzundan oluşan bir kuyruklu yıldızın bu kadar uzun bir yolculukta varlığını sürdüremeyeceğini söyledi; hidrojen buzdağları Sütlü Yol’da (Milky Way) bu kadar uzun bir süre varlığını sürdüremezdi.
Seligman, yine de, Oumaumau, 40 milyon kadar bir yaşa sahipse, zaman geçerken, hidrojen kaybederek, tamamen yok olmadan önce, bu mekik şeklini almış olabileceğini söyledi.
Oumuamua’nın doğduğu ortam henüz yeterince net olarak belirlenemese de, Tim Hallat (McGill University, Montreal), yakın kozmik geçmişte, gökadamızda, Güneşin içinden geçtiği ortamda bulunan başka gök cisimlerini araştırdıklarını ve buldukları genç yıldız grupları Carina ve Columba’nın 30-45 milyon yıl yaşında olduklarının ve sonradan dağılmış olan bir moleküler gaz ortamında doğduklarının belirlendiğini söyledi. Bu ortam hidrojen buzu dağlarının oluşabilmesi için uygun bir ortamdı. Oluşan kütlelerin yörüngelerinden uzaklara fırlatılabildiği ise yeterince bilinen bir başka husus. Kısaca, Hallatt’a göre, Oumuamua, Carina ve Columb yıldız kümesi içinde oluşmuş olmalıydı. Oumuamua’nın bu yolculuğu tamamen yok olmadan gerçekleştirebilmiş olması yeterince genç olmasından kaynaklanıyor olabilirdi. (40 milyon yıl, kozmik ölçekte, çok genç sayılabilecek bir süre.)
Ancak, Loeb bu açıklamayı yeterince inandırıcı bulamadığını söylüyor. Ona göre, bu buz kütlesi, ait olduğu gezegenler ortamının oluştuğu milyarlarca yıl önce oluşmuş olmalı. Bu durum da, onun çok önceden buharlaşmış olmasını gerektirirdi. Loeb, ‘peki Oumuamua nerede doğdu’ sorusuna cevap olarak, Ocak 2020’de piyasaya çıkması beklenen kitabını adres gösterdi; bu kitap: “Extraterrestrial: The First Sign of Intelligent Life Beyond Earth” adını taşıyacak.
Bilim insanlarının henüz buluşabildikleri ortak nokta bu gök cisminin Güneş Sistemi dışından gelmiş olduğu hususu. Bunların Sütlü Yol’un derinliklerindeki soğuk gaz bulutlarının içinden mi (yoksa ‘köylerinden mi’) geldikleri hususu ise, üzerinde biraz daha tartışılacak bir konu olarak görünmekte.
Bakarsınız, bir ‘müjde’ verilir ve, Andromeda’dan birileri çıkıp, ‘onu biz gönderdik (!) deyiverir…
Uzay araştırmalarında sürprizler her zaman beklenmeli…
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.scientificamerican.com/article/mystery-of-interstellar-visitor-oumuamua-gets-trickier/
(Günün seçimi)