Mike Wall’ın space.com’da dün yayımlanan haberinde, Çin’in, yekında nşaasına başlayacağı yeni Uzay İstasyonunun ana modülünü 29 Nisan 2021’de, sabaha karşı, Long March 5B roketiyle, yörüngeye taşıdığı duyuruldu…
Tianhe (Göklerin Harmonisi) adındaki bu modül, T-şeklinde inşa edilecek istasyonun ana modülünü oluşturacak.
Çİn Uzay Ajansından yapılan açıklamada, bu istasyonun 2022 sonuna kadar tamamlanmasının planlandığı duyuruldu.
18 Metre boyundaki bu modüle, daha sonra iki modül daha eklenecek…
Çin İstasyonunun temsili resmi. (Kaynak: Adrian Mann/All About Space magazine/Future Plc; space.com)
Çin, bu modüle ilk üç uzay insanını Haziran 2021’de gönderecek. Çin bu sabaha karşı gerçekleştirilen fırlatışın hazırlıklarına on yıl kadar önce başlamıştı… (Bu işlerin o kadar kısa sürede gerçekleşemediğinin bilinmesinde fayda var…!)
Çin, tek modülden oluşan ilk Uzay Laboratuvarı olan Tiangong 1’i, insanlı uçuş testleri ve teknoloji denemeleri için, alçak Dünya yörüngesine 2011’de yerleştirmişti…
İnsansız bir araç olan Shenzhou 9 da bu laboratuvara Kasım 2011’de, otomatik olarak kenetlenmişti. Haziran 2012’de, Shenzhou 9, iki-haftalık bir görev için, üç uzay insanını bu laboratuvara götürdü…
Bir yıl sonra da, Tiangong 1’e, Shenzhou 10 ile, üç uzay insanı daha gönderildi…Çin, bu istasyona göndermeden önce, 2003, 2005 ve 2008’de de, Dünya yörüngesinde insanlı uçuş testlerini ayrıca gerçekleştirdi…
Çin, ikinci laboratuvarı olan Tiangong 2’yi Eylül 2016’da yörüngeye yerleştirdi. Bir ay sonra da, Shenzhou 11 üç uzay insanını bu laboratuvara götürdü… Bu ekip laboratuvarda bir ay süreyle görev yaptı…
Nisan 2017’de, laboratuvara ulaşan Tianzhou 1, ikmal maddesi götürdü; takibeden beş aylık süre içinde, ayrıca, bu laboratuvarla kenetlenme manevraları gerçekleştirdi…
Tiangong 1 , Nisan 2018’de, Tiangong 2 ise Temmuz 2019’da atmosfere kontrolsuz bir şekilde girerek yandı…
Çin’in, inşaasına başladığı istasyon Uluslararası Uzay İstasyonunun (ISS) küçük bir modeli olacak…
Çin ayrıca, 2024’te, Dünya yörüngesine bir teleskop yerleştirmeyi planlamakta… Bu teleskop da, Hubble Uzay Teleskobu gibi yakıt ikmali ve bakım için erişilebilir olacak…
Apollo 11 Ay yolculuğunda Ay’ı sadece yörüngeden seyredebilen astronot Michael Collins 90 yaşında aramızdan ayrıldı…
Collins, 1969’da gerçekleştirilen , inişli, Ay yolculuğunda Komuta/Yörünge aracı Columbia’nın pilotu ve ‘Nöbetçi (!) Astronotu’ydu…; Ay yüzeyine inemedi…!
Ancak, Dünyaya dönüş yolculuğundan önce, Columbia’nın dışına çıkarak, film kasetlerini aracın içine taşımıştı…, bir ‘teselli görevi’ olarak…!
Ay yüzeyine ilk ayak basan Neil Armstrong da, 2012’de, hayatını kaybetmişti… Ay yüzeyine ayak basan ikinci kişi olan Edwin Aldrin ise henüz hayatta…
Kaza…bu defa, Brezilya’da…, 20 Nisan 2021’de meydana geldi…
Learjet Model 35 tipi (İş Jeti) bir uçak, piste iniş-kalkış eğitimi esnasında kaza geçirdi… Pampulha Hava Meydanında (Belo Horizonte/Minas Gerias) meydana gelen bu kazada, Öğretmen Pilot hayatını kaybetti… Öğrenci Pilot ve uçakta bulunan üçüncü kişi ise yaralandı…
Kaza gündüz vakti meydana geldi…; uçuşa uygun hava şartlarında …
Bu kazayı ilginç kılan husus, pilotların (en azından öğretmen pilotun) peş peşe iki hata yapmış olmaları…
You Tube’deki ‘Blancolirio’ kanalındaki açıklama ve yorumlara göre, Pilotlar, önce iniş Takımını açmayı unuttular…; sonra da, uçağı pistte durdurmak yerine, motor gücünü artırarak, tekrar havalanmaya kalkıştılar…!
Ancak, pistin önlerinde kalan kısmı uçağın havalanabilmesi için yetmedi… Uçak pist sonunda yeşil sahaya çıktı ve parçalandı…
Geçenlerde meydana gelen bir ‘havacılık gösterisi eğitimi’ ilişkili kaza, uçuş kazalarını ne kadar ‘sağduyulu’ olarak değerlendirebildiğimiz hususunu gündeme getirdi… (Gerçekte getirmedi…! Getirmediği içindir ki, burada konu etmeyi bir görev saydık…!)
Çok uzun zamandır…, diyebiliriz ki 40+ yıldır, bir askeri/sivil uçak kazası meydana geldiğinde, neredeyse bu kaza haberi duyulur duyulmaz, bir ‘kahramanlık hikayesi’ yazılmaya çalışılmakta… ‘Pilot, üzerine düşeceği köyü kurtardı, kendini feda etti…’ tarzında hikâyeler , neredeyse, söyleyecek hiç söz bulamayanların sarıldıkları hikâyelerin başında yer aldı… (Şüphesiz, çok azınlıkta kalsa da, bunun gerçekten böyle gerçekleştiği kazalar da yaşanmıştır…)
Yolcu uçakları, gerçekleştirdikleri uçuş tipinin farklılığı; görgü şahidinin (genelde) fazlalığı; kaza geçirecek uçağın yere temas edinceye kadar, genelde, önemli bir süre geçecek olması; uçuş verisi kaydedicilerin, gerek uçak sistemleri ve gerekse pilotların uçağa uyguladıkları kumandalar hakkında kolayca inkar edilemeyecek kadar uçuş bilgisi sağlaması; genelde yolcuların çok uluslu olması,…gibi sebepler de dahil olmak üzere, çeşitli sebeplerle, ‘erken-dönem gazete ve televizyon habercilerinin/yorumcularının bu bağlamda fazla ilgisini çekmemekte…
Yine de, ‘gerçekler Kaza İncelemeleri tamamlandığında ortaya çıkacaktır’; kamuoyu yeterince bilgi sahibi olacaktır… ‘sakızı’ ise çiğnenmeye devam edilmekte…! Hemen belirtelim, şüphesiz ve özellikle sivil kazalarda, bazı Ülkeler, ara bilgilendirme ve nihai bilgilendirme raporlarıyla/bültenleriyle, kamuoyuna yeterli sayılabilecek bilgi paylaşımı yapmakta… Diğer taraftan, yazılı/görüntülü dış basın, meydana gelen kazalar hakkında kısa ya da makul sürelerde yeterli bilgiler sağlayabilmekte… Zaten, yeterli ayrıntıda video kaydı mevcutsa, meydana gelen bir kazanın sebeplerinin belirlenmesi de bir hayli kolaylaşmakta… Şüphesiz, bu gelişmeye, yetişkinlerin büyük bir kısmında mevcut olan Cep Telefonları ve çevredeki Güvenlik Kameraları büyük katkı sağladı ve sağlamakta…!
Ayrıntıya girmeden, uçak kazalarının (gerçekte tüm kazaların) tamamının arka planında ‘insan faktörünün’ mevcut olduğu gerçeğini bir türlü anlayamadık; anlamakta hala zorlanmaktayız… Tekrar vurgulayalım; uçak kazalarının tamamına insanlar sebep olur… Bir uçağın Kuş Sürüsüne girmesinin/çarpmasının da (Kuş Sürüsünün uçağa çarpması…değil…!) sebebi ‘insan’dır…; Kuşların yaşam alanlarında/göç yollarında uçak uçuran insan…!
Şüphesiz, bazı kazalarda bu ‘insan’ bir pilot olarak çok ön plandadır…, bazı kazalarda da, İşletmeci, Bakımcı, Ortamı-Düzenleyici… gibi daha arka plandadır…
Sözü dolandırmadan, son kırk yılda meydana gelen Askeri/sivil uçak kazalarında, ‘Kaza Sebep Faktörleri’ içinde, ‘operatör’ olarak sınıflanan pilotların oranı %60-80 arasındadır… Havacılık gösterisi-ilişkili kazalar dikkate alındığında, ‘opertör’ün kaza sebeplerine katkısının çok daha yüksek bir oranda olduğu da ayrı bir gerçektir… (Bu bilgi İnternetten kolayca teyid edilebilir…) Havacılık/Uçak meraklılarının bir çoğu bu gerçeği bilmez…; daha doğru bir ifadeyle ‘bilmek istemez’…!
Hal böyle olunca, meydana gelecek bir uçak kazasında, biraz toleranslı bir ifadeyle, pilotun rolünün/sorumluluğunun en az %50’lik bir olasılık olacağını hatırdan çıkarmamak gerekir… Bu, bir havacılık gösterisini izleyeceklerin, her zamankinden daha fazla tedbirli davranmaları anlamına da gelir…!
Peki…, pilotlar, özellikle havacılık gösterisi-ilişkili kazalarda neden bu kadar ön plana çıkmakta/bu kadar büyük bir pay sahibi olmakta…?
Şüphesiz, bu konudaki bir değerlendirmeyi, öncelikle, Havacılık Tıbbı Uzmanlarının yapması gerekir…; zaman zaman da, yapıldığına tanık olmaktayız… (Bu bağlamda, Havacılık Tıbbı Derneği’nin sitesini öneririz…: http://www.hvtd.org/ )
Yeterli bir süredir gözlediğimiz/izlediğimiz kadarıyla, havacılık gösterileri risklerin en fazla ve kolay alındığı bir ‘iştigâl sahası’…!
22 Ağustos 2015’te , Shoreham (İngiltere) Yerleşim Yeri yakınında gerçekleştirilen bir havacılık gösterisinde, (sivil) pilot Andy Hill, kullandığı Hawker Hunter 7 tipi (eskiden Hava Kuvvetlerinin kullandığı) bir uçakla kaza yapmıştı… (İnternetten kolayca bulunabilir…) Meydana gelen o kazada, bize göre, pilot %100 kusurluydu… Bu kaza sebebiyle, bu uçuş gösterisini izleyen, yetişkin onbir kişi hayatını kaybetti…! Meydana gelen bu kazadan bir yıl kadar sonra başlayan mahkeme bugünlerde bitmiştir veya bitmek üzeredir…; takibini bıraktık…! Acı olan şu ki, önceki yıl, İngiliz Adaleti neredeyse bu pilotu beraat ettirmek üzereydi…!
Aşağıda, örnek olarak yer alan iki Uçuş Gösterisi Kazası, havacılık tarihinin en fazla ölümlü kazaları olarak ilk iki sırada yer aldı… Bu iki kazanın her ikisinde de, ayrı, ayrı, 70+ kişi hayatını kaybetti… Sadece, Ukrayna’da meydana gelen kazadan sonra gerçekleştirilen yargılama sonunda, bu kazadan sağ olarak kurtulan iki pilotun 4-8 yıl arası cezalara çarptırıldığını belirtmekle yetinelim… Bu iki kazanın detayı aşağıdaki videolarda mevcut…
İkinci kaza Almanya’da meydana gelmişti…
Uçuş gösterisi-ilişkili olmamakla birlikte, çoklu insan ölümüne yol açan bir kaza da bizde meydana gelmişti…:
Biz insanlar, bir taraftan pilotları, hayatlarını riske atmaları için, farkında olarak ya da olmayarak, bir anlamda ‘teşvik ederken’, sonra da arkalarından gözyaşı dökmekteyiz…!
Ancak…, meydana gelen bu kazalarda, riski sağlıklı değerlendirme yetisi (henüz) olmayan çocuklar da hayatını kaybetmekte ya da, hayatını bir ‘öksüz /yetim’ çocuk olarak sürdürmek durumunda kalmakta…! Onları korumak, onların bu acıyı yaşamasını önlemek kimin görevi…?
Bir kaza meydana geldiğinde, yaşanan bu olayı ‘örtbas etmekten’ başka hiçbir amaca hizmet etmeyeceği açık olan ‘hamasi söylemler’, olası yeni kazalara ‘çanak tutmaktan’ başka hangi amaca hizmet edebilir…?
Nitekim, başta uçuş gösterisi-ilişkili kazalar olmak üzere, havacılık kazaları devam etmekte…(Şüphesiz, bu kazaların tamamen önlenmesinin mümkün olamayacağını, (tek doğru sözü olarak) Orville Wright, ta, 1910’larda söylemişti…!)
Yukarıda yazdıklarımızdan kuşku mu duydunuz…?
Lütfen, biraz zaman ayırıp ve, yurt dışında meydana gelenleri bir tarafa bırakıp, kendi Ülkemizde son yıllarda meydana gelen kazalardan sonra, Televizyonlarda boy gösteren ‘Uzmanların’ neler söylediklerine bir bakın…; tabi, yüreğiniz kaldırırsa…!
Güncelleme 3: Astronotların ISS ile buluşmaları yarın (Cumartesi öğlen) Saat 11:33+’ya planlandı…! Kenetlenmenin 12:10’da gerçekleşmesi bekleniyor…
*Güncelleme 2: Fırlatma işlemi saat 12:49’da… Bu bilgiler parça parça alındığından, saatteki bu ciddi kayma kaçınılmaz olmakta… Kusura bakılmaya…!!!
Güncelleme: Uçuş 23 Nisan 2021, Cuma sabahı, 8:30’da gerçekleştirilecek…!
…………………………
SpaceX, Uluslararası Uzay İstasyonuna (ISS) ikinci insanlı-yolculuğunu yarın, 22 Nisa 2021’de gerçekleştirecek…; *elbette, bir erteleme olmazsa…!
Yeni ekibin fırlatılması saat 13:11’e planlandı… Bu yolculuk, NASA’nın Florida’daki tesisinden gerçekleştirilecek…
Bu uçuşta ABD’li astronotlardan Shane Kimbrough ile Megan McArthur, Japonya Uzay Ajansından (JAXA) Akihiko Hoshide ve Avrupa Uzay Ajansıdan (ESA) Thomas Pesquet yer alacak… Bu dört uzay insanı da, daha önce, uzaya gitmişti…; kısaca, uçuş tecrübeleri mevcut…
SpaceX, ABD’nin uzaya insan taşımayı başaran ilk firması… Bu amaçla araç geliştirmekte olan Boeing firması, yaşanan aksaklıklar sebebiyle, bu yarışta biraz geri kalmış durumda… Yine de, geliştirmekte olduğu Starliner adlı aracıyla, onun da, insan taşımaya yakında başlaması mümkün olabilir…
ABD, halen, ISS’ye astronot göndermek için, Rusya’nın Soyuz araçlarından (koltuk kiralayarak) yararlanmakta… Son haftalarda iki ülke arasının biraz soğuması sebebiyle bu ‘yolcu-taşımada işbirliği’ yakında sonlanabilir…!
SpaceX’in bu fırlatışta kullanacağı roket ve kapsül daha önce de kullanılmış ekipman. SpaceX, uzay yolculuklarında aynı ekipmanı tekrar tekrar kullanmayı başaran ilk firma…
NASA’nın Mars Helikopterinin başarılı (ilk) uçuşu Marsa olan ilgiyi biraz daha arttırdı… Şimdilik, Marsta golf-arabasıyla gezinmenin, helikopterle uçmanın mümkün olabileceği gösterilmiş oldu…
Marsın iki uydusu, ayrıca, yörüngesinde dolanan birçok uzay aracı, geceleri oyalayarak, uzay (Mars) insanlarının canlarının sıkılmasını önleyebilir…
Geneva (İsviçre) Ünversitesi astrofizikçisi Sylvia Ekström ve tasarımcı Javier Nombela, 7 Nisan 2021’de, Marsa gidiş hazırlığı yapanların-biraz-keyfini kaçıracak bir makale yayımladılar…!
Onlara göre, Marsa sadece Robotlar gönderilebilecek…!
Bu makaleyi okuyan NASA araştırmacıları, herhalde, şunu düşünmüştür…: ‘Başarımızı kıskanıyorlar…!’
Bu bilim insanı ve tasarımcıya göre, insan vücudu Dünyanın milyonlarca yıllık evrimi sürecinde, Dünyadaki ortam şartlarına göre şekillendi..; evrimleşti… Bu ortam şartları belirli büyüklükteki gravitasyon kuvveti ve atmosfer basıncının yanında, Güneş radyasyonundan ve galaktik radyasyondan koruyan bir atmosfer ve manyetosferi de kapsamakta… İnsan bu ortamı terkettiğinde, büyük bir psikolojik strese maruz kalabilir…
Marstaki gravitasyon (kütle çekimi) Dünyadakinin %38’i kadar… Bugüne kadar gerçekleştirilen uzay araştırmalarında, düşük orandaki gravitasyonun (öncelikle) hızlı bir şekilde, kemik dokusu kaybına (decalcification of bones) yol açtığı belirlendi…
Azalan garvitasyon etkisi altında faza zorlanmayacak olan kas dokusunda da hızlı bir kayıp yaşanır… Buna bağlı olarak, kalp kaslarının da zayıflaması söz konusu… (Marsta heyecanlanmak çok daha riskli bir hale gelir…!)
Yine, zayıflayan gravitasyon etkisiyle, vücut sıvıları vücudun üst kısmına doğru yönelir…; kan akışı yavaşlar ve damarlarda pıhtı (thrombosis) oluşma riski artar…!
Gravitasyon azlığı, iç kulaktaki kristalların hareketini de olumsuz etkileyerek, işitme kaybına yol açabilir…
Kas kaybı ve kalp kaslarının zayıflamasını bir dereceye kadar , günlük egzersizlerle önlemek mümkün…Uzay insanları Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) böyle yapmakta… Ancak, her gün iki saat süreyle bu egzersizleri yapmaları gerekmekte…! Bu uzay insanları Dünyaya döndüklerinde oldukça zayıflamış (halsiz) görünmekte…
Marsın fazlasıyla kayalık ortamında, bir uzay insanının başına gelebilecek bir kemik kırılması ölümcül olabilir… Dolaşım sistemi problemleri de aşırı tehlikeli olarak kabul edilmekte…
Marsa gidiş gibi uzun sürecek yolculuklarda, uzay aracının bir bölümünün (spor kabini!) döndürülerek suni gravitasyon yaratılması ve bu ortamda, haftada birkaç saat spor yapılarak, gravitasyon azlığının olumsuz etkilerinin azaltılması da, yer darlığı sebebiyle, pek mümkün görünmüyor…
Uzay aracının tamamının döndürülmesi ise, sadece, Holywood Filmlerinde kolay görünen bir uygulama…!
Uzay radyasyonu, yeterince uzun zamandır bilinen, bir başka ana problem… Dünya atmosferi ve manyetosferi Güneş radyasyonu ve kozmik ışınlara karşı güçlü bir koruma sağlamakta… (Yine de, Güneşin morötesi ışınlarına karşı belirli koruma tedbirleri gerekmekte…!) Dünyanın bu koruma kalkanının 30-metre kalınlığındaki bir beton (veya 80 cm kalınlığında kurşun ) duvarın koruma kabiliyetiyle eşdeğer olduğu belirlendi…
Marsa gidip gelmeyi başaracak uzay insanlarının maruz kalacağı radyasyonun, tüm kariyerleri boyunca maruz kalacakları maksimum radyasyonun en az yarısı kadar olabileceği hesaplandı…
Mars yolculuğunda yaşanacak bir başka problem insan psikolojisi üzerine…!
Fransız uzay insanı Thomas Pesquet, ISS’deki uzay insanlarının karşılaşabileceği psikolojik baskıya dikkat çekmişti… ISS’de yaşanacak bir acil durumda uzay insanlarının Dünyaya nispeten kısa bir sürede dönebilmeleri mümkündür… Ancak, bir Mars yolculuğu söz konusu olduğunda, en erken dönüş süresi 2.5 yıl kadar uzun olabilir…! Yaşanabilecek bir teknik ya da fizyolojik aksaklık tüm ekibin ölümün yol açabilir…
Marsa gönderilecek uzay insanlarını, bu yolculukta karşılaşabilecekleri güçlüklerin benzerlerine karşı Dünyada eğitmenin bir yolu yok…! MARS 500 adlı test projesi, sağladığı tüm güvence ve rahatlığa rağmen, beklenen başarıya ulaşamamıştı…
Mars, tüm güzel görünümüne rağmen, Dünyaya uzaklığı da dikkate alındığında, insanın yaşayabileceği bir yer değil…! Marsın en büyük sorunlarından biri, atmosferinin Dünya atmosferinin sadece %0.6 kadar bir basınca sahip olması…Bu, Himalayaların tepesindeki atmosferden çok daha zayıfı demek…Mars atmosferinin Dünya atmosferinden farklılığı bir tarafa, bu ince atmosferde nefes alma olanağı mevcut değil…!
Bu düşük basınç ortamında, Mars yüzeyinde sıvı suyun barınma şansı yok…; kısa sürede buharlaşır… Mars yüzeyinde fazlasıyla mevcut olan Mars kayası tozu (regolith) ise organizmalar için bir zehir olan perklorat’la (perchlorate) dolu…!
Marsa gidecekler, iklimlendirilmiş kapalı fanuslarda yaşamak zorunda… İdrarları dahil, kullandıkları suyu tekrar kullanılabilir hale dönüştürmek zorunda… (Sistemin bir arıza yapması demek, …?)
Denemeler gösterdi ki, Marsa gönderilecek robot-araçlarla yıllar sürebilecek araştırmaları gerçekleştirmek mümkün… Bu araçları yola çıkarmadan önce sterilize etmek de mümkün… Ancak, uzay insanı gönderilmesi durumunda bu mümkün olamayacak…Mikrobik-seviyedeki canlıların milyarlarcası Marsa, kaçınılmaz olarak, taşınacak…
Ayrıca, Marsta mikrobik-seviyede yaşamın mevcut olup olmadığı hususundaki ‘ana’ sorunun da cevaplanmasını imkansız kılacak…!
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.