Boeing’in kapsülü CST-100 Starliner (Kaynak: Boeing Space)
Boeing, Uluslararası Uzay İstasyonuna (ISS) ‘uzay insanı’ taşımak amacıyla araç geliştiren firmalardan biri…
Space X, benzer bir projesi olan Crew Drago’u olumlu olarak sonuçlandırdı ve ISS’ye (ticari olarak) uzay insanı taşımaya başladı…
Boeing, halen geliştirmekte ve test etmekte olduğu aracı CST-100 Starliner’i bu Cuma (30/7) ISS’ye gönderecekti… Ancak, Boeing’in dışında gelişen bir sebepten dolayı bu test uçuşu ertelenmek durumunda kalındı…!
Richael nail’in Florida Today’de yayımlanan haberinde, bunun sebebinin, Rusya’nın ISS’ye bu Perşembe günü (29/7) gönderdiği araştırma modülünün ISS’ye kenetlenmesi sürecinde, ‘modül üzerindeki bir ‘iticinin’ (thruster) istenmeden ateşlenmesi ve oluşan kuvvetin ISS’nin açısal konumunda küçük bir değişikliğe yol açmış olması’ olarak duyuruldu…!
Şüphesiz, ISS’ye bu iki yolculuğun kısa bir aralıkla planlanmış olması yeterince düşündürücü bir husus…
Rosya’nın Çok Amaçlı Laboratuvar Modülü olan ‘Nauka’ ISS’ye hafta başında (26/7) ulaşmış ve kenetlenmişti… Kısa bir süre sonra, NASA’nın Jhonson Uzay Merkezindeki uzmanlar, Nauka’nın yönlendirme iticilerinin (thruster) kontrolsu bir şekilde ateşlenerek, ISS’nin konumunda değişikliğe yol açtığını belirlediler…!
Nukka Modülü’nün ISS’ye kenetlenmesi.
Rusya tarafından daha sonra yapılan açıklamada, bu ‘istenmeyen-itici ateşlemesine’ modüle yüklenmiş bir yazılımdaki hatanın sebep olduğu söylendi…
Neyse ki, NASA astronotları gerekli ‘itici-ateşlemelerini’ yaparak ISS’yi tekrar eski konumuna döndürdüler…! Yaşanan bu olay esnasında ISS’de herhangi bir hasar oluşmadığı da açıklandı…
Şüphesiz, meydana gelen bu olay Rusya Uzay Ajansına ‘biraz’ itibar kaybettirdi…!
NASA, CST-100’in yola çıkarılmasını, ISS’deki uzay insanlarının gerekli incelemeleri yapabilmeleri için, bir hafta kadar erteledi…
CST-100, United Launch Alliance’nin Atlas V taşıyıcı roketiyle fırlatılacak… Aralık 209’da gerçekleştirilen test uçuşunda, yine bir yazılım hatası sebebiyle, CST-100 ISS’ye ulaşamadan Dünyaya emniyetli olarak geri dönmüş, planlanan testler kısmen gerçekleştirilebilmişti…
Ertelenen fırlatışın 3 Ağustos 2021’de gerçekleştirilmesi bekleniyor…
Bu sabaha karşı İzmir Bölgesinde bir meteor gözlendi…
Bu meteorun bir meteorite dönüşüp dönüşmediği henüz bilinmiyor…
Astronomi sahasında çalışan akademisyenlerimize bir çağrı: ‘Hodri Meydan’…!
Eğer, yere ulaştıysa, bu gök cisminin düştüğü (olası) bölgeyi hesaplayarak, bir araştırma organize edebilirsiniz… ; kısaca, bu sahadaki becerinizi test edebilirsiniz…
(Güneş Sistemindeki uzay cisimleri (Kaynak: spacedaily.com)
Spacedaily.com’da 28 Temmuz 2021’de yayımlanan bir haberde, Ana Asteroid Kuşağında (Main Asteroid Belt) yer alan 203 Pompeja ve 269 Justitia’nın, bu kuşakta yer alan cisimlerden çok daha ‘kızıl bir spektrum’a sahip olduğunun belirlendiği duyuruldu… Ana Asteroid Kuşağı Mars ile Jüpiter arasında yer almakta…
Bu keşif, ISAS JAXA araştırmacısı HASEGAWA Sunao liderliğinde, MIT, Hawaii, Seoul, Kyoto Üniversitelerinden ve Laboratoire d’Astrophysique de Marseille’den bir ekip tarafından gerçekleştirildi… Bu asteroidlerden yansıyan ışık, asteroid kuşağındaki en kırmızı cisimler olan, D-tipi asteroidlerden daha dik bir spektral eğim (steeper spectral slope) göstermekte… Güneş Sistemindeki Trans-Neptunian Cisimleri ve Centaurus cisimleri de çok kızıl bir spektrum oluşturmakta…
Gök cisimlerinin yayımladığı/yansıttığı ışığın spektrumu bu cisimlerin yüzeylerindeki madde ile ilişkili… Yüzeyde mevcut olan karmaşık organik madde yansıyan ışığın kızıl bir spektrum oluşturmasına sebep olur…
Gezegen-bilimciler, bu gök cisimlerinin, Güneş Sisteminin oluşumu aşamasında, Sistemin derinliklerinde (sınırında-near the edge…deyemedik!) oluştuktan sonra bu Asteroid Kuşağı bölgesine taşındıklarını söylüyor…
Gezegenlerin ve gezegenimsilerin (planetesimals) Yıldız/Güneş Sistemi içinde, zamanla, yer değiştirebildiği yıldız/gezegen-bilimciler (astrophycisists) tarafından ileri sürülmekte… Bu gök cisimleri de, oluştukları dış bölgeden Jüpiterin yörüngesinin daha içine taşınmış…
Astrophysical Journal Letters’ta (American Astronomical Society-AAS), 26 Temmuz 2021’de yayımlanan bu makalede, Dünya gibi büyük gezegenlerin zamanla çekirdek, manto, yerkabuğu gibi katmanlara ayrılırken, Güneş Sisteminin ilk oluşum devresine ait verinin kaybedildiğini, bu verinin ancak, ilkel durumunu koruyabilmiş bu gibi gök cisimlerinde (asteroid,…) korunabildiğini söylüyor…
Dünyaya sıradan (ordinary) veya kondrit (chondrite) yapılı meteorit olarak düşebilen bu gök cisimleri, orijinal yapısını koruyabilmiş bu gök cisimlerinden gelmekte… Gezegen-bilimciler, sıradan kondrit yapılı meteoritlerin Güneş Sisteminin iç bölgesinde oluştuğunu düşünüyor… Karbonlu kondritler ise ‘Su Buzu/Karı Hattı’nın ötesinde oluşmuş… ; Güneş ışığının ulaşabilme kabiliyeti ile ilişkili olarak…
Bu ‘ilkel’ (madde içeren) cisimler Dünyadan 2.1-3.3 AU uzaklıktaki Ana Asteroid Kuşağı içinde yer almakta… Bu arada, Mars Dünyadan 1.5 AU, Jüpiter ise 5.2 AU (Astronomi Birimi=150 milyon km) uzaklıkta…
Sıradan kondirit meteorit oluşturan (fırlatan) asteroidler S-Tipi olarak sınıflandı… Japonya Aracı Hayabusa’nın incelediği asteroid 25143 Itokawa bunlardan biri…
Karbonlu-kondrit içerem asteroidler ise C tipi olarak adlandırıldı… Yine Japonya’nın Hayabusa2 aracı tarafından incelenen asteroid 162173 Ryugu bunlardan biri…
S-tipi asteroidler Ana Asteroid Kuşağının iç bölgesinde yoğunlaşmışken, C-tip asteroidler, genelde, dış bölgesinde yoğunlaşmış… Bu yerleşim şekli asteroidlerin zamanla bölge değiştirdiğini de göstermekte…
Asteroid Kuşağının dışında Cybeles (3.3-3.7 AU) adı verilen D-tipi küçük asteroidler…Bu tip asteroidler, 3.7-4.2 AU uzaklıkta yer alan Hilda Grubundaki asteroidlerin de büyük bir kısmını oluşturmakta… Jüpiterin Trojan asteroidleri ise 5.2 AU uzaklıkta yer almakta…
Tagish lake meteoriti, D-tipi olarak, en ilkel yapıda olduğu bilinen bir karbonlu-kondrit meteoritti…
D-tipi asteroidler, ışık spektrumu kuyruklu yıldız çekirdeklerine benzeyen, su ve karbon dioksit buzu içeren gök cisimleri…Gezegen-bilimciler, bu gök cisimlerinin, karbon dioksitin donduğu ‘Karbon Dioksit Buzu Hattı’nın ötesinde (Güneş Sisteminin daha derin bölgesinde) oluşmuş olduğunu düşünüyor…
Araştırmacılar, spektroskopi incelemelerinde, boyu 110 km kadar olan 203 Pompeja’nın d-tip asteroidlerden daha kızıl bir spektrum gösterdiğini belirledi…
55 km boydaki 269 Justita’nın kızıllık derecesinin 203 Pompeja ile aynı olduğu belirlendi… ; D-tipi asteroidlerden daha fazla bir kızıllık…dış Güneş Sistemindeki asteroid grubu Centaurs’un kızıllığı seviyesinde… Bunlar gibi, Neptün-ötesi bölgede yer alan ve ışığı kızıl spektrum gösteren bu gök cisimlerinin yüzeyi , metan ve metanol buzu da içeren organik bileşiklerle kaplı…
Uzmanlar, ayrıca, D-tipi asteroidlerin Karbon Dioksit Buzu/Karı hattının ötesinde oluşmuş olduğunu söylüyor…
Bu belirgin hatlar , Güneşten uzaklığa göre ve sırasıyla ‘Su Buzu/Karı Hattı, Karbon Dioksit Buzu/Karı hattı ve Organik Madde Hattı…
Araştırmacılar, Güneş Sisteminin oluşum sürecinde, ortaya çıkan gök cisimlerinin bulundukları bölgelerde kalmayıp, zamanla bölge değiştirdiğini söylüyor…Jüpiter yer değiştiren bu gök cisimlerinden biri…
Son belirlemelere göre:
D-tipi asteroidler Güneş Sisteminin iç bölgesinde oluştu…Zamanla, bu asteroidlerin bir kısmı Ana Asteroid Kuşağına ve hatta Trojan Asteroidleri bölgesine savruldu…
Kızıl Spektrum gösteren asteroidler (Centaurs’lar,…) Güneş Sisteminin dış (Neptün-ötesi) bölgesinde oluştular… Bu sebeple, bu tip gök cisimleri Ana Asteroid Kuşağı ile Trojan Asteroidleri grubu arası bölgede çok daha az oranda yer almakta…
Araştırmacılar, 203 Pompeja ve 269 Justita’nın Güneş Sisteminde, uzaktaki organik-buz hattının da ötesinde oluştuğu, daha sonraki süreçte Ana Asteroid Kuşağına savrulduğunu söylüyor…
Yakındaki bu cisimler araştırılarak ve gözlenerek, incelemek amacıyla çok uzaktaki bölgelere/cisimlere, (bazen de mevcut teknoloji ile gerçekleştirilmesi mümkün olmayan) yolculuklardan, masraftan ve zaman kaybından kurtarmakta…
Bu açıdan bakıldığında, Oumuamua kaçan çok çok büyük bir balıktı…!
Wgme.com’da 23 Temmuz 2021’de yayımlanan bir haberde, (ABD’de) Piper Navajo tipi bir küçük uçağın Ana İniş Takımı dikmesi ve tekerleklerinden birinin Gorham Country Club Golf Sahasına düştüğü duyuruldu…! Bu parçalar düştüğünde Golf Sahasının bu bölgesinde kimse bulunmuyordu…
Pilot bu uçağı kalkış yaptığı meydana emniyetli bir şekilde indirmeyi başardı…
Piper Warrior tipi bir başka uçak da, 19 Ağustos 2018’de, uçuşta İniş Takımı kopması/düşmesi sebebiyle, Danbury Municipal Airport’a (ABD) acil iniş yapmıştı…
İniş Takımları neden düşer…?
Birkaç sebebi olabilir…: Bunlardan ilk akla geleni ‘Tasarım Hatası’… İniş takımı tasarımının yeterince emniyetli olarak yapılmaması… Bir diğeri ‘Kontrol Eksikliği’…; İniş Takımlarının zamanında ve yeterli kalite ile periyodik olarak kontrol edilmemesi… Bir başkası, uçağı kullanan Pilotun gerçekleştireceği ‘Sert İnişleri’ beyan etmemesi/önemsememesi…
Bu sebepler artırılabilir…
Her zaman söylediğimiz gibi, genelde, hepsi…: ‘İnsan Hatası’…!
Bu iki kazada da can kaybının yaşanmamış olması bir şans/tesadüf… Bir sonrakinin de böyle sonuçlanacağının bir garantisi yok…!
Etkileşen gökadalar ARP-MADORE2115-273 ‘nin ve üç-kollu (nadir) spiral gökada ARP-MADORE0002-503’nin Hubble ile alınan yeni görüntüsü. (Kaynak: spacedaily.com)
Yakın zamanda bir bilgisayar arızası yaşayan ve kendisinden endişe duyulan Hubble, NASA uzmanlrının uzaktan başarılı müdahalesiyle tekrar hayata döndürüldü…Hubble (HST) bir aydan beri gözlem yapamamaktaydı…
NASA Başkanı (Administrator) Bill Nelson, Hubble’nin 32. hizmet yılına başlaması dolayısıyla bir kutlama mesajı yayımlamış… Hubble’nin, yaşanan bir çok aksaklığa rağmen, bu kadar uzun bir süredir görevini sürdürebilmesi gerçekten bir kutlamayı hakediyor…!
Hubble ile bilimsel araştırmalar Seattle’deki Washington Üniversitesi tarafından sürdürülmekte…(Bizler ise, ‘tartışmalı Rektör atamaları’ ile Üniversitelerimizin yıllarını heba etmekteyiz…!)
HST’nin üzerindeki gözlem araçlarını koordine eden bir bilgisayar, 13 Haziran 2021’de çalışmasını durdurmuştu…Bu gibi ‘uzun ömürlü’ uzay araçlarında (ve diğerlerinde) arıza müdahalesi eski uzmanların bilgisine ve tasarım belgelerine ulaşmayı da gerektiren, zahmetli bir süreç… Bu sebeple, arızanın teşhisi ve giderilmesi uzun zaman alabildiği gibi, bazen olumlu sonuç da alınamamakta…
(‘Arızacılıkta uzmanlaşmak isteyenler kaynak yazıyı okuyabilir…!)
HST’nin tekrar çalışmasının, bu defa da, ‘yedek’ (Back-up) donanımı ile mümkün olabildiğini belirtelim… ‘Yedekleme’ Sistem Tasarımında göz önünde bulundurulması gereken önemli bir husus…
HST ile bugüne kadar 1.5 milyon gözlem gerçekleştirildi…
HST ile birçok önemli araştırma ve keşif gerçekleştirildi… Evrenin hızlanarak ‘şişmesi’ (expansion), öte-gezegenlerde atmosferler gerçekleştirilen bu keşiflerden biriydi…
PDS 70 System (Kaynak: ALMA (ESO/NAOJ/NRAO)/Benisty et al.; lightsinthedark.com)
Jason Major’un lightsinthedark.com’da yayımlanan haberinde, 400 ışık yılı uzakta bulunan ve henüz oluşum sürecinde olan PDS 70 sisteminde, yıldız PDS 70’in yörüngesinde dolanan iki gezegenden biri olan PDS 70c’nin etrafını saran gaz-toz diskinin içinde bir uydunun oluşmakta olduğu duyuruldu… Bu madde diski halen hem gezegenleri hem de oluşmakta olan uyduyu beslemekte… Bu gezegen/uydu oluşum görüntüsü ALMA (Atacama Large Milimeter Sub Milimeter) teleskop ağıyla alındı…
Bugüne kadar 4,438 tane ötegezegen belirlendi…, ancak, henüz bir ‘öte-ay/uydu’ görüntülenemedi…
PDS 70C Jüpiter benzeri bir öte gezegen…; Centaurus yıldız kümesi içinde… Bu gezegeni saran madde diskinin çapının 1 AU (Dünya-Güneş mesafesi) kadar olduğu hesaplandı…
Jüpiterin uydu grupları (Kaynak: Sky and Telescope)
Bir amatör astronom, Jüpiterin yeni bir (çok küçük) uydusunu keşfetti…Bu keşif, Jüpiterin dah önce alınmış görüntüleri üzerinde bir arşiv araştırması esnasında belirlendi… Bu keşfin detayları ‘Sky and Telescope’de yayımlandı…
Bugüne kadar Jüpiterin 79 uydusu belirlenmişti… Gezegenbilimciler Jüpiter gibi büyük kütleli gezegenlerin yüzlece (küçük) uydusunun mevcut olabileceğini söylüyor…
Diğer taraftan, uakın-uzay daha fazla tanındıkça uydu keşifleri, doğal olarak, eskisi kadar ilgi çekmiyor… Bu uyduların sayısı zamanla azalıp, tekrar artabiliyor…; geçici yakalanmalar sebebiyle…!
Keşfedilen bu yeni uydu Carme Grubu adı verilen ve Jüpiterin etrafında, eğik bir yörüngede, ters yönde (retrograde) dolanan uydu grubunun bir üyesi…
Uzmanlar halen 23 km boydaki bu yeni uydunun, daha önce Jüpiter tarafından yakalanmış bir asteroidin parçalanması ile oluşmuş, 23 üyeli bir grup oluşturduğunu söylüyor… Keşfedilen Carme, daha önce keşfedilen bu uydu-grubunun yeni ve en büyük üyesi…
Bezos da, Branson’dan kısa bir süre sonra ‘uzaya çıkmayı’ dün başardı…!
Blue Origin’in ‘patronu’ Bezos, Blue Origin Firmasının geliştirdiği ‘Uzay Taksisi’ NewShepard ile, yanına en yaşlı (82 yaşında) ve en genç (18 yaşında) uzay yolcusunu da alarak, *uzaya gitti ve geri döndü…
(*100 km kadar yüksekliğe)
Bezos da, Branson gibi inişte son derece mutlu ve gururluydu… Hayallerini gerçeğe dönüştürmeyi başarmışlardı…!
Ne mutlu ‘ayağı yere basan’ hayallerin peşinden koşanlara…
Beyaz Cüce ZTF J1901+1458 (Temsili) (Kaynak: universetoday.com; Giuseppe Parisi)
Matt Williams, universetoday.com’da 12 Temmuz 2021’de yayımlanan bir haberinde, nispeten yakındaki bir Beyaz Cüce’nin (White Dwarf) bir Nötron Yıldızına dönüşmek üzere olduğunu duyurdu… !
Williams, Evrendeki yıldızların %97’sinin ‘birinci ömürlerinin’ sonunda Beyaz Cücelere dönüştüklerinin belirlendiğini söylüyor… (Haliyle, yıldızın ‘ikinci ömrü’ bir Beyaz Cüce olarak yaşayacağı ömür…!)
Nötron Yıldızları gibi, Beyaz Cüceler de bir yıldızın (Hidrojen, Helyum,…) Nükleer Yakıtını tüketmesinden ve dış katmanlarını bir patlama ile uzaya saçtıktan sonra, kalan maddesi gravitasyonel bir çöküşle merkezi üzerine çöken maddeden doğan yeni yıldızlar… (Biz buna, aynı maddeden doğmaları sebebiyle, ‘yıldızın ikinci hayatı’ demekteyiz…!)
Güneş de, ‘vakti-saati’ gelince ve, bir Kızıl Dev olma sürecini de yaşadıktan sonra, (güzel bir) Beyaz Cüceye dönüşecek…! (Dünya da, eğer bu süreçte ayakta kalabilirse, biraz-kara bir Dünyaya dönüşecek… Ancak, Kızıl Dev’in gaz küresine karışması daha olası… Yine de, bu olayın yakında gerçekleşmeyeceğini belirtelim…; birkaç milyar yıl sonra…)
Çok daha büyük kütleli yıldızlardan doğan Nötron Yıldızlarından farklı olarak, Beyaz Cüceler, kütlesi Güneşin kütlesinin sekiz katından daha küçük olan yıldızların kalıntıları olan yıldızlar…
Caltech Üniversitesindeki bilim insanlarının gerçekleştirdiği yeni bir araştırmaya göre, bugüne kadar belirlenenlerin en küçüğü ve en yoğunu bir Beyaz Cüce belirlendi…
Nature Dergisinde 1 Temmuz 2021’de yayımlanan ve araştırmacı Ilaria Caiazzo’nun liderliğindeki (University of British Columbia, UC Santa Cruz ve Weizmann Institue of Science, Rehovot, Israel) bir araştırma grubunun gerçekleştirdiği bu araştırmaya göre, uzun tanımlamasıyla, ZTF J190132.9+145808.7 olan Beyaz Cüce 130 ışık yılı uzaklıkta, Aquila takımyıldızı içinde… Kütlesi de Güneşin kütlesinin 1.35 katı kadar…
Araştırmacılar, bu Beyaz Cüce’nin yarıçapının 1810 km kadar olduğunu belirledi… (Dünyanın Ay’ından biraz daha büyük…!)
Araştırmacılar, daha küçük olan Beyaz Cücelerin daha yoğun olduğunu söylüyor…Nükleer yakıtın tükenmesi sonucunda oluştukları ve normal yıldızlardaki gibi, gravitasyon kuvvetini dengeleyecek şekilde, merkezlerinde nükleer bir yanma gerçekleşmediği için, Beyaz Cücelerin boyutları kuantum (mekaniği) kuvvetleri tarafından belirlenmekte…
Araştırmacılar, bu Beyaz Cücenin, 600-900 MegaGauss (MG) gücünde (Güneşin manyetik alanının bir milyon katı) bir aşırı manyetik alanının mevcut olduğunu da belirlediler…
Bu Beyaz Cüce, aynı zamanda, ekseni etrafında en hızlı döneni…; bir dönüşünün 6.94 dakika sürdüğü ölçüldü/hesaplandı…
Bu gök cismi Caltech’in Polamar Gözlemevindeki Zwicky Transient Facility (ZTF) ile alınan görüntülerden belirlendi…Bu araştırmada ayrıca, ESA’nın Gaia Gözlemevi verisi de kullanıldı…
Bir Beyaz Cücenin yörüngesinde dolanan bir gezegenden görünümü…(Temsili) (Kaynak: Madden/Cornell University)
Bu araştırmada başka gözlemevlerindeki ekipmandan da ayrıca istifade edildi…
Araştırmacılar, çok güçlü manyetik alanı ve yaklaşık yedi dakikalık dönme periyodunu dikkate alarak, bu gök cisminin tek bir cisim oluşturma sürecindeki iki Beyaz Cüce olabileceğini de düşündüler… Gözlenen Evrende yıldızların yaklaşık %50’si birbiri etrafında dolanan yıldız çiftlerinden (binary stars) oluşmakta…Eğer bir yıldız çiftinde, yıldızların her birinin kütlesi Güneşin kütlesinin sekiz katından daha küçük ise, bunlar Beyaz Cücelere dönüştükten sonra, sonunda, daha büyük kütleli bir cisim oluşturacak şekilde birleşirler…
Caiazzo, bu iki Beyaz Cücenin bir Nötron Yıldızı oluşturacak kadar yeterli bir kütleye sahip olduğunu söylemiş…!
Yıldız Bilimciler, bir Nötron Yıldızı oluşma sürecinde, çok büyük kütle ve yoğunluğun etkisi atında, bir kısım elektronun protonlar tarafından yakalanarak nötrona dönüşürken, elektron basıncı (birbirini itmesi) ile gravitasyon kuvveti arasındaki dengenin bozulması sebebiyle, yıldızın içine çökerek bir Nötron Yıldızına döneceğini söylüyor…
Bu hipoteze göre, Evrendeki Nötron Yıldızlarının tamamı büyük kütleli yıldızların kalıntıları olarak oluşmuyor…; nispeten küçük yıldız çiftleri (binary stars) de bu sürece katkıda bulunmakta…
Bu keşif, yüz milyon yıl yaşında olabileceği hesaplanan ve sadece 130 ışık yılı uzaklıkta olan bu gök cisminin/cisimlerinin benzerinin Samanyolunda yaygın olabileceğine bir kanıt oluşturuyor…
Evren ve Samanyolunda (Sütlüyol), genç araştırmacılar tarafından keşfedilmeyi bekleyen, daha birçok şey mevcut…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.