“Çoklu evren”de yalnız mıyız…? (Are we alone in the Multiverse…?)

 baloncuk_

Çoklu Evren (Multiverse; temsili)

Henüz  içinde  bulunulan  Evren  yeterince  anlaşılamamışken,  şimdi  de  “Çoklu  Evren” (Multiverse)…!

“Eski  Yıl”ı  bitirirken,  bu “yüksek  irtifalı”  konuda  biraz  dolaşmak,   yılın birikmiş  stresini  atmada faydalı  olabilir…!

Şüphesiz,  bu  konu  bizim  kapasitemizin  biraz  üzerinde…   Yazar, televizyon  programcısı,…  Robert Lawrence Kuhn’un  space.com’da,  23  Aralık  2015  tarihinde  yayımlanan    oldukça  zengin  ve  destekli  yazısında  geçen  bazı  hususları, dilimiz  döndüğünce,  özetlemekle  yetineceğiz…

*

Bilim  “tanım”larla  yol  alabilir…  “tanımlama”  iletişimin (bir  şeyi  anlatmanın  ve  anlamanın) en  temel  aracı…  Temel  “tanımlarda”  anlaşma  olamazsa  iletişim  denemeleri  zaman  kaybından  öteye  geçemez… Bu  sebeple, bu  konunun  başında  bazı  tanımları  yapmak  gerekiyor…

Gökyüzünde   görünenlerden  başlayarak, görülemese  de,  var  olduğu-bir  şekilde-  bilinenlerin  ve  “var  olması  gerektiği”  düşünülenlerin   tamamının  oluşturduğu  “şey”e    Evren  denilirse,  tanımdan  hareketle, sadece  “bir” (1)  Evrenin  var  olması  gerekir…!

Eğer  Evren  (teleskopların  büyüklüğünden  bağımsız  olarak) “görülebilenlerin  tümü”  ya  da  “genleşen (expansion)   uzay-zamanın  tamamı”  olarak  tanımlanırsa,   Evrenimizden  başka  Evrenlerin  de  var  olabileceğini  düşünmemek  gerekir…!

Nobel  ödüllü  fizikçi Steven Weinberg’e  göre,  Evrenimizin  ortaya  çıkmasına  sebep  olmuş  Büyük  Patlama’nın (Big  Bang)  benzeri  başka  patlamalarla, başka  Evrenler  de  ortaya  çıkmış  olabilir…

Stanford  Üniversitesinde  görev  yapan, çoklu  evrenlerin  varolabileceğini  savunan  “Sonsuz Kaotik Şişme  Teorisi”nin (Eternal Chaotic Inflation Theory”  yaratıcısı,   Rus-Amerikan  fizikçi  Andre  Linde  ise, “çoklu  evren”  tanımlamasını  birbirinden  bağımsız  olarak  oluşmuş “uzay-zaman” oluşumları  için  kullanıyor…

Linde’ye  göre Evren,  farklı  fizik  kanunlarının  geçerli  olduğu  aşırı  büyük  bölgelere  ayrılabilir (bu  bölgelerin  mevcut  olduğu  düşünülebilir)… Linde  bunları  belirli  bir  hacimde, sayıları sürekli  olarak  artan  ve  birbirini  sıkıştıran  balonlar  olarak düşünmekte…!

Linde’nin  bu  görüşü   Parçacık  Fiziğinin  Standart  Modeline uymasa  ve  birçok  bilim  insanı  tarafından desteklenmese  de, Linde’nin  matematik  modellerine  göre, “kozmik  şişme”nin  kaotik  bir  şekilde  ve  sonsuza  kadar  genişliyor  olması  gerekir…!

Massachusetts  Teknoloji  Üniversitesinde  fizikçi  Alan Guth  tarafından  ortaya  atılan “Sonsuz  Kaotik  Şişme” (Eternal Chaotic Inflation)   birçok  evrenin  aynı  anda  var  olması  gerektiğini  ileri  sürmekte…

Guth’a  göre Evren, maddenin  çok  özel  bir  durumu  sayesinde,  “yalancı  vakum” (false vacuum) olarak  adlandırılan    ve  çok  çok  kısa  süren  bir  süreçte,  çok  çok  büyük  bir  miktarda  genişledi… 

“Kuantum  Alan  Teorisi”ne  (Quantum Field  Theory) göre, “vakum”  kelimesi  minimum  da  olsa,  belirli  bir  enerjiye  sahip   uzay  dilimini  ifade etmekte…  “Yalancı” (false)  kelimesi  ile  de  kararsız  bir  ortam  kastedilmekte… Guth’a  göre, “yalancı  vakum”  ortamı daha  düşük  bir  enerji  seviyesine  yönlenirken (tunneling) çok  çok  büyük  miktarda  enerjiyi  serbest  bırakabilir…!

 Guth’a  göre,  bu  “şişme”  senaryosunda,  “itici  graviteyi” (repulsive  gravity) tetikleyen  yalancı  vakum kararsız  olduğundan,    üstel (exponantial)  genleşme  sona  erer  ve  radyoaktif  bir  elementin  bozunması (decay)  gibi  bozunur…

Bu başlangıçtaki “şişme”nin sonunda, saniyenin  çok  küçük  bir  kesrinde, uzayın  üstel  olarak  genleşmesinden  sonra yalancı  vakum  tarafından  hapsedilen çok  yüksek  miktardaki  enerji Büyük Patlama  ile  birlikte erken  dönem  evrendeki madde  ve  enerjiyi  oluşturur…

Bu  enerjinin  oluşturduğu çok  yüksek  sıcaklıktaki  üniform  plazmik  parçacıklar  çorbası bilinen  Büyük  Patlama  Teorisinin  de  başlangıcını  oluşturur…

Fakat, kozmik  şişme  modeline  göre, yalancı  vakum  bozunmasının  genleşen  Evrenin  bir  bölümünde  Büyük  Patlamayı  tetiklemesiyle,   bozunma,  genleşen  evrenin  her  tarafında  aynı  anda  meydana  gelmez…  Bu farklı orandaki/hızdaki  (rate)   bozunmalar  çoklu  evrenlerin yaratılmasına  olanak  sağlar…!

 “Uzay-zaman”ın  her  bir (bölgesel)  bozunması  “cep evrenler”in  oluşmasını  sağlar… Evrenin  genleşme  hızı bozunma  hızından  çok  daha  büyük  olacağından, yeni  bozunma  potansiyeliyle  birlikte yeni  “cep”  evrenler için  potansiyel  (ortam)  oluşturur…

Uzayın bozunmayan  bölgelerindeki  yalancı  vakumun negatif  gravitasyonel  basıncı  itici  gravitasyonel alan (repulsive gravitational field) oluşturacağı  için, uzayın  üstel  şişmesi  için itici  güç  olarak  etkili  olur…

 “Tufts University in Massachusetts”ten   uzaybilimci   Alex  Vilenkin’e  göre,   “baloncuk”  veya  “cep” (pocket)   evrenlerin arasındaki  uzayın çok  hızlı  genleşmesi sebebiyle,  yeni  baloncuklar  için  alan  yaratılmakta, bu  sebeple,   “şişme”  sürecinde sınırsız  miktarda   “cep”  evrenler  oluşmakta…!

“Çoklu  evren”in  nasıl  oluştuğunu  daha  detaylı  anlamak  için  “kozmik şişme  teorisi”  ile  başlanması  öneriliyor…  “Kozmik  şişme”nin   her  yerde  aynı  anda   sona  ermemesi  sebebiyle,  bu  noktada,  sonsuz  sayıda  “cep”  (ama Evrenimizden  çok  daha  büyük !) evrenlerin  oluşumuna  olanak  sağlayan  “Sonsuz   Kaotik  Şişme” teorisi  devreye  giriyor…

Gözlenebilir  Evrenin  çok  ötesine  uzansalar  da, aynı  uzay-zaman  dokusunda  yer  aldıklarından, bu yeni  evrenler bildiğimiz  Evrenden  çok  farklı  değil…  Ancak, bir  defa  doğduklarında bu  evrenler  Evrenimizden  ve  diğer  tüm  evrenlerden  “bağlantısız” (disconnected)  durumdalar…!  (Bazı  bilim  insanları, bu  evrenlerin,  çok  kısa  bir  an  için  dahi  olsa, Evrenimize  dıştan  dokunmuş  olabileceklerini (Kara  Madde  yoğunlaşmasıyla  ilişkilendirerek)  düşünmekte…!)

Kozmik  şişmenin başlayabilmesi  için , çok  az  miktarda  da  olsa, fiziksel  madde  gerekli… Bu  “ilk”  madde  nereden  sağlanıyor…? Vilenkin  bu  sorunun  cevabının “kuantum  tünellemesinde” (elektronun  dalga-fonksiyonu  özelliği  sebebiyle, karşılaştığı  güçlü  elektrik  alanını/elektrik  alanı  duvarını  geçebilmesi; quantum  tunelling) yattığını  söylüyor… “Kuantum  Tünellemesi”   evreni  “hiçten/yokluktan”  yaratabilir…!  Kuantum Mekaniğinde  enerji  bariyerleri  tarafından   oluşumu  engellenen   olaylar   “tünelleme”  sayesinde,  enerji  bariyerlerine  rağmen  gerçekleşebilir…!

Bu  sebeple,   “sıfır  büyüklüğündeki”  bir  evren (mevcut  olmayan  bir  evren)   enerji  bariyerleri  içinden  “tünelleme”  sayesinde  ortaya  çıkabilir  ve  “şişme”  olayı  ile genişleyebilir…

Burada  kabullenilmesi  zor  bir  yaklaşım,  kozmik  şişmenin bilinen  enerjinin  sakınımı  kanunu  ile  çelişen, “hiçten/hiçlikten”  enerji  yaratılmasının  kabulüdür…!   Gerçekte   yaratılan  tüm  maddenin  sahip  olduğu  “pozitif”  enerji  ile gravitasyonun sağladığı “negatif”  enerji  toplamı, net  enerji, sıfır  olacağından,   bu  kanun  ihlal  edilmiyor  görünmektedir…Guth  buna,  “son  gerçek  ücretsiz  yemek”  (ultimate free lunch) demekte…!

Gelelim   bu  teorileri  kanıtlayacak  delillere…!

Kozmik  şişmenin  Evrenin  ortaya  çıkışının   ilk  saniyesinin  çok  çok  küçük  bir  kesrinde  gerçekleştiğini  kabullenmek  hayli  zor (challenging)…  Diğer  taraftan,  “sonsuz  kaotik  şişme”   ile  ortaya  çıkan/üretilen  diğer  evrenlerin  Evrenimizden,  tekrar  birleşmemek  üzere,  ayrıldığı varsayıldığında, bu  olayı  gözleme/izleme  olanağı  mevcut  olamıyor…!

Birçok  evrenbilimci (cosmologist)  kozmik  şişmenin  ve   sonsuz  kaotik şişmenin,  kozmolojinin  “standart  modeli”  içinde  gerçekleştiğini düşünüyor…!  Kozmik  Şişmenin önermelerinden  biri  olan  “Kozmik  Mikrodalga  Artalanı (Işıması)” (CMB), uydulardan  sağlanan  verilerle,  birden  fazla  defa  doğrulandı…! 

“Evrenimiz  ne  kadar  büyük”  sorusuna  Guth: “en  azından, gözlenebilir  Evrenin   10^23  katı  kadar…”  diye  cevaplıyor… Başka  bir  ifadeyle, en  büyük  teleskopla  gözleyebildiğimiz  Evrenin yüzmilyartrilyon  katından  büyük…!  (İnandırıcı  görünmese  de, kozmoloji  modeleri  bunu  söylüyor…!)  Çoklu  evrenlerin  boyutunu  varın  siz  düşünün…!

Linde’nin, “sonsuz  kaotik şişme” üzerine  makalelerinde  ortaya  konan  sayılar  mevcut Evrenimizin  büyüklüğüne  izafi  olarak  oluşturulmuş/hesaplanmış  sayılardı…  Linde’ye  göre, şişmenin  en  basit  modellerinden  bahsedildiğinde  bile, Evrenin  bugün  gözlenebilenden  birçok  (on ) kat  büyüğünü  düşünmek  gerekir…!  Linde’ye  göre, Evrenin  “sonsuz  büyüklükte”  olduğunu  düşünmek  belki  de  en  kestirme  yol…!

Bir  çok  bilim  insanı, Evrenimizin kökenini,  yapısını açıklaması  ve  birçok  probleme  cevap  oluşturması  sebebiyle  “kozmik  şişme”   teorisini   desteklemekte…  İngiliz astronom (mahalli  bir  unvan, bana  göre, bir  çeşit  “dayatma”  da  olduğu  için, “Sir”  demedim !)  Martin  Rees,   “çoklu  evren”  teorisini   “metafizik / spekülatif  bilim”  (yani,  ciddiye  alınmaması  gereken…) olarak  nitelemekte…

Rees,  yine  de,  Büyük  Patlamanın  bir/tek  olmayabileceğini  ve  o  (olası) ortamlarda   geçerli  olacak  fizik  kanunlarının  farklı  olabileceğini  düşünenlerden/sorgulayanlardan… Rees’e  göre, Çok  kuvvetli  kütleçekimi  veya atomların  kararsız  olmaları  sebebiyle, (olası)   diğer  evrenlerin  çoğu  steril  durumda  olabilir…  (Gelişmeleri  sınırlı  kalmış  olabilir…) Rees, “çok  sayıda  Büyük  Patlamanın,  fizik  kuralları  farklı  evrenleri  doğurduğuna  inanmak  ancak “bilim-kurgu”  sahasında  olabilir”…diyor…

 Vilenkin’e  göre  ise, bu  “baloncuk” / “cep”  evrenler  ışık  hızına  yaklaşan  hızlarla   genişleyebilir…  Dolayısıyla, bu  evrenlere  yolculuk  olası  görünmüyor… (En  azından, ışık  gönderebiliriz…tabi, oralardaki  ışık  algısı  farklı  değilse…?)

Stanford  Üniversitesinde  fizikçi  ve “Sicim  Teorisi”nin  (String  Theory)  yaratıcılarından  biri   olan   Leonard Susskin,  “farklı   fizik  kanunlarının  geçerli  olduğu  farklı  evrenler  nasıl  mümkün  olabilir”  sorusunu  şöyle  cevaplıyor:   Boyu  “Plank  Uzunluğu”  kadar  küçük  olabilecek  “sicimler” (string)  sayesinde…!  (Plank  Uzunluğu: ~10^-35- m, veya  protonun  çapının yüzmilyontrilyonda  biri) Uzay-zamanın (özel  sicim  teorilerine  bağlı  olarak,  10,11,26  boyutlarda…) farklı  boyutlardaki   titreşimleriyle,  (olası)  tüm  fizik  kanunlarının  oluşması  mümkün…Herne  kadar,  Sicim  Teorisinin  önerdiklerini  test  etmek  mümkün  görünmese  (ve  bu  durum  Nobel  Ödülü  şansını, en  azından,  öteliyor  olsa  da !) de  çekiciliğini  hâlâ  korumakta…!

Susskind’e  göre, Sicim  Teorisi  olasılıkları Evrendeki  atomların sayısından  çok  daha  büyük  sayılara  (Sicim  Teorisinin  geçerli  olacağı  10^500  farklı  evren  tipi…!)   ulaştırıyor…  Sicim  Teorisi  DNA  molekülünün kaç  farklı  şekilde düzenlenebileceğine  cevap  araştırırken, “Kozmik  Şişme  Teorisi”  ise,  bu  farklı “cep  evrenlerin”  nasıl  oluşabileceği  sorusuna  cevap  aramakta…

Vilenkin, evrenlerin çok  geniş  fiziksel  özelliklere  sahip  olabileceğini,  kuantum  mekaniğinin  izin  verdiği   “tünelleme”  bazı  fizik  kanunları  tarafından  engellenmediği  sürece, öngörülen  bu  farklı  durumların (farklı  evrenlerin) kaçınılmaz  olarak  ortaya  çıkacağını düşünüyor…

Durum  ne  kadar net (!)  değil  mi…!   “Sicim Teorisi”  tüm  (olası)  fizik  kanunlarının geçerli  olacağı ortamı  sağlarken, “Kozmik  Şişme”  ise  bu  sahayı  doldurmak  üzere  gerçek  evrenleri oluşturmak  için  gerekli  mekanizmayı  sağlıyor… Bu,  “Sicim  Teorisi”nin, her  bir  “cep”  evren  için     gerekli  fizik  kanunları  setini  oluşturması  demek…  En  küçük  yapılar  en  büyük  yapıları  belirliyor…!

Masachussetts  Teknoloji  Üniversitesinden   evrenbilimci  Max  Tegmark  çoklu  evrenler  konusunda  bir  adım  daha  ileriye  giderek  onları  seviyelendiriyor… 

Bunlardan   “Birinci  Seviye”dekinde (Evrenimizde),  gözleyebildiğimiz  Evren  gibi, aynı  fizik  kanunlarının  geçerli  olduğu,   çok  sayıda ve  sonsuz  büyüklükte   farklı  bölgeler  mevcut  olabilir…

“İkinci  Seviye”de,  (Evrenimizde), aynı  uzay-zaman  ortamında sonsuz  sayıda başka  bölgeler  mevcut  olabilir…Ancak, birbirinden  tamamen  kopmuş/uzaklaşmış  durumdaki  bu  bölgelerde  farklı  fizik  kanunları  geçerli  olabilir…

“Üçüncü  Seviye”  evren  modelinde, kuantum  mekaniğinin  dallanarak  önerdiği, her  “Plank  zaman  birimi”nde  ortaya  çıkan,  Evrenimizden  farklı, sonsuz-boyutlu   uzay-zaman dokusuna  (Hilbert space) sahip  (1957’de  fizikçi Hugh Everett  tarafından  önerilmişti…) evrenler   sözkonusu…  (Biraz…”çoklu  evrenin   mi  var…derdin  var (!)”…durumu…!)

“Dördüncü Seviye”  için   Tegmark : “her  bir sürekli  matematik  sisteminin,  var  olan  Dünyanın  veya  Evrenin (yeni)  bir  çeşidini  tanımlayacağını”  söylüyor…  Tegmark’a  göre, “matematikte  bazı  “asimetrik”  durumların  mevcut  olması halinde, bazı durumlar  mevcut  fiziki  Evreni  tanımlarken diğerlerinin  tanımlamaması   acayip  bir  durum  yaratırdı…  Bu  sebeple, matematikçilerin üzerinde  çalışabileceği  her  bir   matematiksel  yapı  aynı  zemine  dayanır, aynı çeşit  fiziksel  evreni tanımlar… Bu  durum  tabiatın  matematikle  çok  uyumlu  olmasındandır”…

Tegmark’ın,  içinde  bulunduğumuz  Evrenin gözlenebilen  evrenin  ötesine  genişlemesi (Seviye 1)  hemen  hemen  tüm  evrenbilimciler  tarafından  kabul  gören  bir  durum… Onun  “Seviye 2”si  kozmik  şişme-sonsuz kaotik şişme  ve  nihayetinde birbirinden  kopuk evrenlerin  sürekli  ortaya  çıkması… kozmolojinin “Standart  Modeli”  olarak  kabul  görmekte…  “Seviye 3”  evren  henüz  tartışılmakta  olan  bir  önerme… “Seviye 4”  evren  modeli ise  henüz  yeni  bir  konu…

İnsanlığın  Evren  hakkındaki bilgisi  hızla  gelişmekte… Sonsuz  kaotik  şişmeden  yeni  evrenler  oluşturulması  kırk  yıl  kadar  önce   fikir  düzeyinde  bir  konu  iken,  bugün, kozmolojinin  “Standart  Modeli”  oldu…!

Parçacık  Fiziğinin  Standart  Modelin  kurucusu  olan  ve halen   Teksas  Üniversitesinde  çalışan  Steven Weinberg, “bir  seri  patlamanın  mümkün  olabildiği  bir  ortamda,  Büyük  Patlamanın  bir  aşama  olabileceğini; daha  sonraki  aşamada, Weinberg, “Evrenimizin  başka  çeşit genişleyen  bir   evrene  dönüşebileceğini  düşünüyor.. Kuantum  mekaniğindeki  doğal  paketçiğin (quanta)  sadece  bir tek-parçacık  olmayıp  bir  dalga  fonksiyonu  (wave function)  olması  sebebiyle, Evren (..şeylerin  tümü)   çeşitli  olasılıkların  bir  çeşit kuantum  mekanik  süperpozisyonu  olabilir”…  diyor…ki  bu Tegmark’ın “Seviye 3”ü…!

 “Çoklu  evren”  düşüncesini  desteklemeyen  evrenbilimciler  de  mevcut…!  George  Ellis  bunlardan  biri…  O, “farklı  genişleme  ortamları (domain)  mevcut  olan tek  bir  Evren”den  bahsetmeyi  tercih  ediyor… Ellis’e  göre, tanımı  itibariyle  Evren mevcut  olan  her  şeyi  kapsıyor… Ellis,  ayrıca, “temel  problemin   uzay-zamanın   (gözlenemeyen  ve test  edilemeyen)  başka ortamları  olduğunu”  vurguluyor…   Ellis’e  göre, “çoklu  evren”  önermesi, uzay-zamanın  farklı görüntülerini  gösteren, yanlış  bir  önerme  olabilir… Einistein’in Genel  Görecelik  Teorisine  göre, uzay-zaman  sadece  bükülmeyip  farklı bağlantı (connectivity) yapısı  da  sağladığından, erken  bilgisayar  oyunlarında, ekranın  bir  kenarına  ulaşan  figürün  takiben,  ekranın  diğer  kenarında  ortaya  çıkması  gibi, (kestirme  erişim) olanakları  da  mümkün  olabilir…   Bu  durumun  bir  yansıması  olarak,   gökadalar  görülenlerden  çok  daha  az  sayıda  mevcut  olabilir… Aynı  gökadanın  çok  sayıda  (farklı)  görüntüleri  aynı  anda  görünüyor  olabilir  (Küçük  Evren  Teorisi) …! 

Arizona  Eyalet  Üniversitesinde  “Beyond Center for Fundamental Concepts in Science”in  direktörü  olan  fizikçi Paul  Davies   de “Çoklu  Evren”  önermesini   kısmen  destekleyenlerden…  Bu  önermenin  “varolanları”   tam  olarak  kapsayamadığını  düşünüyor…

*

Robert Lawrence Kuhn’un  toparlamasına  göre:

  • “Cep”  evrenimizde  bilindik  uzay-zamanın  farklı  bölgeleri (spatial regions) mevcut  olabilir… Ancak,  kozmik  şişme  sebebiyle, bu  bölgelerden  yayımlanacak  ışığın    bize  ulaşabilmesi  için   gereken  “zaman”     hiçbir  şartta  sağlanamayabilir…
  •  Bilindik  uzay-zaman evrenimizde   farklı  zaman  periyodlarında (temporal  periods) mevcut  olabilir  ve   evrensel  genişleme/daralma, Büyük  Patlama  veya  Büyük  Çöküşle  paralellik  oluşmadan,  çoklu  evrenler sırayla  ortaya  çıkabilir…
  • Bizim bilindik uzay-zamanın farklı  “domain”leri  (sonsuz  kaotik  şişme  kapsamında  ve   sicim  teorisi  ile karakterize  edilerek)  başka  “cep”  evrenlere  dönüşmek  üzere   sıkıştırılabilir (squeeze  off)…
  • Uzay-zamanın  farklı  boyutları, daha  yüksek  seviye  “boyutlar”, tamamen bağımsız “gerçeklikler” (realities)   mevcut  olabilir… Bu  farklı  boyutların  bir  kısmı  bazı  bakış  açısıyla  çok  yakın  olabilir, fakat, enformasyon  akışı  ve iletişim  açısından  sonsuza  kadar ayrı/uzakta  olabilir…
  • Plank  zamanının  her  anı  gibi  “anlık  zaman  dilimlerinde”, kuantum  mekaniğinin dalga fonksiyonu vasıtasıyla   farklı evrensel  “kayıtlar” (history) yaratılabilir…
  • Uyumlu  matematik  sistemleriyle  ifade  edilebilen  her  şey bir  çeşit  “gerçeklik”  içinde  mevcut  olabilir (Tegmark’ın  4. Seviyesi)…
  • Bir  “çoklu  evren”de  sonsuzluk  (infinity)  göz  ardı  edilemez… Sonsuzluğun  iki  tipi  sözkonusudur: Bunlardan  biri  sonsuz  büyüklükteki  tek  bir  Evren, diğeri ise, “çoklu  evren”i  oluşturan bağımsız  evrenlerin  (kendi  büyüklüklerinin  ayrıca  sonsuz  olmasının  yanında) sonsuz  sayıda  mevcut  olması…
  • Her  iki  sonsuzluğun  doğuracağı  sonuçlar  da   ürpertici…!  Tegmark’ın  “Seviye 1”  evreni  bile,  bizlere  tutarlı  görünsün-görünmesin,  fiziki  olarak  mevcut  olan  her  şeyi içermek  durumunda…
  • Benzer  şekilde, parçacıkların  tesadüfi  olarak ortaya  çıkacakları (shufflings)   yeterli  uzay  mevcut  olduğu  sürece, içindeki  insanlarıyla  birlikte,  bizim  uzay  sektörümüze  denk  başka  bir  sektörün  de orada  mevcut olması  gerekir…!   (Tegmark’a  göre, sadece,  bu  sektör  birazcık  uzakta… 10^10^28 metre  kadar…!)

Bunu  bilmek  bile  insanı  birazcık  rahatlatıyor…

Sonunda…“evrende  yalnız  mıyız”  …sorusuna,  dinlemelerle  ve  gözlemlerle  olmasa  da,   “Sonsuz  Kaotik   Şişme”  kuramı  ile,   cevap  bulmuş  olduk…! 

Evrende  yalnız  değiliz…!

 

Yararlanılan  Kaynaklar:

 https://www.youtube.com/watch?v=32qUNb7NIsM 

http://www.space.com/31465-is-our-universe-just-one-of-many-in-a-multiverse.html

 

 

%d blogcu bunu beğendi: